Geçen ay Avrupa Birliği devlet ve hükümet başkanları yasa dışı göç sorunuyla ilgili bir araya geldiler. Toplantı, Akdeniz’de derme çatma teknelerle Libya’dan İtalya’ya ulaşmaya çalışan göçmenlerin dramının ardından gerçekleşti. Tek bir olayda hayatını kaybedenlerin sayısı 700 civarındaydı. Üstelik bir milyon kişi de Avrupa’ya ulaşmak için Libya sahillerinde bekliyordu.
Avrupa’yı cazibe merkezi haline getiren bir dizi neden var. Daha iyi bir hayat kurma umudu en başta geliyor. Bu ülkelerdeki yaşlanma, demografik değişim işgücü ihtiyacını artırıyor. Göçmenler ise “çağdaş köleler” olarak hizmet vermeye hazırlar. Yine göçmenler için cazip sayılabilecek politikalar ile yetersiz denetimlerden de sıkça söz ediliyor.
Neden yasa dışı göç?
İnsanların hayatlarını tehlikeye atarak, yollara düşmesinin bir dizi itici nedeni var. Hızlı nüfus artışı, iklim değişikliği, politik baskılar, yolsuzluk, yoksulluk, kötü yönetim, iç savaş, çatışma, güvenlik gibi. Sebebi her ne olursa olsun, sonuçta ciddi bir insanlık trajedisinden söz ediyoruz.
Bugünlerde insani trajediyi artıran, Avrupa Birliği’ni kara kara düşündüren Afrika-Libya-İtalya/Fransa rotası. Libya dikkatinizi çekmiş olmalı. Arap Baharı sırasında Avrupa ve ABD Libya’da devleti yerine de yenisini kuramadılar.
Ülke, jeopolitiği, doğal kaynakları yüzünden çeşitli devlet ve devlet dışı aktörün mücadele arenası haline geldi. ABD Büyükelçisi’nin öldürülmesi ise dönüm noktası oldu. Libya, bir anlamda, kendi haline bırakıldı. Böyle olunca ortaya çıkan boşluğu insan kaçakçıları, radikal gruplar doldurmaya başladı. Devlet otoritesinin olmaması, Afrika’dan Libya’ya oradan Avrupa’ya ulaşmayı kolaylaştırdı. Aynı zamanda Libyalıları da yasa dışı göçün potansiyel müşterileri haline getirdi. Libya, sadece yasa dışı göçmenler için değil radikal gruplar için de toplanma bölgesi haline geldi. Tabii ki AB’ye geçmek için.
Son toplantıda olduğu üzere, AB liderleri genelde kitlesel ölümle sonuçlanan büyük trajediler ya da önemli terör saldırılarından sonra harekete geçebiliyorlar. Nitekim Ekim 2013’te İtalya’nın Lampedusa adası yakınlarında tek bir kazada 366 göçmen hayatını kaybetti ve AB yetkilileri ellerini taşına altına koyabildiler. Açık denizde göçmenleri kurtarma operasyonu başlattılar. Sonuçta sadece o yıl, 170 bin mülteci denizden toplandı. İtalya’nın savaş gemileriyle yürüttüğü bu operasyona, pahalı olduğu ve mültecileri cesaretlendirdiği ileri sürülerek, Ekim 2014’te son verildi. Toplam 117 milyon euro harcamıştı. BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin açıklamasına göre, hayatı kurtarılan her göçmenin maliyeti 500 dolardı.
Uygulama kısa sürede, açık denizlerden kıyıya gelinceye kadar hayatta kalmayı başarmış olanları, başka bir ifadeyle “ceset” toplamayı hedefleyen Sahil Güvenlik operasyonuna dönüştü.
Son toplantı, Akdeniz’de daha fazla savaş gemisi bulundurmayı, insan kaçakçılığıyla mücadele etmeyi istihbarat ve polisiye işbirliğini artırmayı hedefliyor. Bu arada kaçakçılıkta kullanılan deniz vasıtalarının da önceden belirlenerek yok edilecek. Öte yandan, göçmenlerin çıkış ve transit ülkelerden akışının kesilmesi hedefleniyor. Ayrıca birlik içindeki farklı anlayış ve yaklaşımları da ortadan kaldırmanın yolları aranıyor. Bütün bunlar iyi de, sorun, AB’nin etrafında işbirliği yapılacak, önceliği yasa dışı göç olan, elle tutulur devlet bulamamak. Devlet olmayınca öneriler de havada kalıyor.