Türkiye, etkileri uzun yıllar hissedilecek önemli gelişmeler yaşıyor. Olaylar, liderleri, siyasi sistemimizi, devletin güvenlik sağlama kapasitesini, hukuk düzenini, halkın sabır ve tutumunu, kurumları ve çözüm üretme yeteneğimizi test ediyor.
Türkiye sadece bu gün değil, geçmişte de terörizmi yöntem belleyen örgütlerle uğraşmak zorunda kaldı. Hayatlar kaybedildi, kaynaklar, zaman heba oldu.
Bu gün tablo çok daha ağır, farklı ve karmaşık. Hedefteki örgütlerden bazılarının kitle desteği var. Bazıları ise devletimsi yapılar ve sınır aşan boyutlara sahipler.
Geniş coğrafyaları, tek başlarına ve/veya devletle birlikte kontrol ediyorlar. Ya da “paralel devlet” kozasında yaşıyorlar. Birbirleriyle yarış halinde “asker/militan” devşiriyor, vergi topluyor, kural koyuyor ve ülke dışında savaş yürütüyorlar. Sayıları on binlerle ifade edilen silahlı elemanı, sofistike silahları, uluslararası tedarik zincirleri olan asimetrik yapılardan söz ediyoruz.
Bu yapılar hem devletle, hem de birbirleriyle rekabet ve çatışma halindeler. Bazen terörün faili, bazen de mağduru olabiliyorlar. Irak ve Suriye’deki savaşlarını parça parça Türkiye’ye taşıyorlar. Diyarbakır’da polisi, Adıyaman, Kilis’te, Niğde’de askeri şehit ederek doğrudan devleti, 6-7 Ekim olayları ile Suruç’ta ise birbirlerini hedef alarak faturayı dolaylı olarak devlete kesiyorlar.
Devlet/iktidar, aynı anda üç buçuk asimetrik tehditle sert bir mücadeleye girişti. DAİŞ, stratejisini din, mezhep fay hattına kurmuş durumda. Bu hattın ne kadar hassas ve kırılgan olduğunu tarihi tecrübelerimizden, Irak ve Suriye’den biliyoruz. İnsanları, toplumları, rejimleri, dini kriterlere göre tasnif ederek, kendisinin belirlediği “en gerçek” İslam’a davet etmekte, icap etmeyenleri de cezalandırmakta. “Kâfirlere” karşı yürüttüğü savaşın cephesini genişletmenin yollarını aramakta.
Sınır aşan diğer fay hattı etnik kimlikler ise PKK stratejisinin ana alanını oluşturuyor. Amaç terör ve şiddet ile etnik fay hatlarını harekete geçirmek, derinleştirerek bağımsız bir devlet kurmak.
Üçüncü asimetrik aktör “paralel” ise stratejisini “otoriterleşme ve yolsuzluk” üzerine kurdu ve yumuşak hamlelerle mesafe almaya çalışıyor. Buçuğu oluşturan asimetrik aktörler ise mezhep, ideoloji, etnik kimlik sarkacında gidip geliyorlar.
Politik hedefler farklı olsa da örgütlerin ortak paydaları terörle ve şiddetle meşru otoriteyi yıkmak. Enkazdan en büyük parçayı kapmak. Stratejilerin kesiştiği nokta ise “iç savaş”.
Tüm bunların ne anlama geldiğini ve sonuçlarını görmek için fazla uzağa gitmeye gerek yok. Televizyonda Suriye, Irak haberlerini izlemek, yolda yürürken Suriyeli mültecilere bakmak yeterli.