Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Geçen yazımda söz ettiğim üzere, eğer ABD’de yeni bir başkan yönetime gelmişse bu herkes için önemlidir. Başkan hakkında yazılır, çizilir, konuşulur. Yeni başkanın iç ve dış politikalarına dair analizler yapılır.
Bu noktada önemli olan, yeni başkan Trump hakkındaki öngörüleri, bilgiyi biçimlendiren verilerin ne olduğu, nasıl toplandığı, hangi yöntemler kullanılarak analiz edildiğidir. Bu türden çalışmalarda kullanılan yöntemlerin tarihi oldukça eskidir. Türkiye’de “liderlik özelliklerini” analiz edebilen nadir akademisyenlerden
biri, Bilkent Üniversitesi’nden Doç. Dr. Özgür Özdamar. Kendisi Trump hakkında çalışmayı sürdürüyor. Bu yazıda onun analiz sonuçlarını sizlerle paylaşmak istedim.
Özdamar, Trump analizini, ABD üniversitelerinin (istihbaratının) Soğuk Savaş döneminde SSCB liderlerinin psikolojilerini uzaktan inceleyerek davranışlarını, kararlarını tahmin etmeyi amaçlayan ve 70 yıldan beri geliştirilen iki farklı yöntemi bir arada kullanarak yaptı.
Hibrit yöntem, “Operasyonel Kural Analizi” ve “Liderlik Özellikleri Analizi”nden oluşuyor. Veriler gelişmiş bilgisayar teknikleriyle işleniyor, ardından analiz ediliyor.
Özdamar, Donald Trump’ın dış politika üzerine yapmış olduğu konuşmalardan 21 bin kelimelik bir veri seti oluşturdu. Sözünü ettiğimiz yazılımla işlediği bilgileri analize tabi tuttu.
Buna göre Trump, politik dünyayı bir hayli çatışmacı görüyor. Siyasete bakışı işbirliğinden çok çatışma ekseninde şekilleniyor. Bu yüzden de dış politikada çatışmacı ve rekabetçi tepkiler vermesi beklenebilir.
Özdamar şunları ilave ediyor: Sonuçlar çok uçlarda değil. Yani medyanın abarttığı kadar saldırgan bir liderden söz etmiyoruz.
Ya da Trump, hemen iktidara gelince savaşlar açacak gibi bir beklentimiz de yok.
Bu çerçevede “Hillary Clinton barış güverciniydi; Trump da “savaş tanrısı”’ gibi yorumlara itibar etmemek lazım. İkisini karşılaştırınca aralarında büyük farklar olmadığını görmek mümkün.
Hatta analize göre, Trump klasik Amerikan dış politikası haline gelen “liberal müdahaleciliğe” karşı. (Liberal müdahalecilik, bir Amerikan dış politikası geleneği. Yani liberal değerleri dünyaya zor kullanarak da olsa yaymayı esas alıyor) Hillary Clinton’da liberal müdahalecilik eğilimleri bir hayli fazla iken, Trump’ın müdahaleciliğe gönülsüz bir tavrı var. Bu yüzden askeri müdahalelerden ve ekonomik getirisi olmayan dış politikalardan kaçınma ihtimali oldukça yüksek. Sonuçta Trump, seçimde kullandığı “Önce Amerika” sloganını hayata geçirebilir.
İşadamı geçmişinden dolayı da dış siyaseti kişiselleştirip kendisiyle kolayca pratik anlaşmalar yapabilecek liderlerle arkadaşlık geliştirebilir. Dış politikada önceden görmediğimiz kadar arkadaşlık temalı ilişkilere girmesi muhtemeldir.
Trump’ın kişilik analizinde öne çıkan bir sonuç da dış dünyaya çok ciddi ölçekte güvensiz olması ve işbirliğine çok yatkın bir kişilik sergilememesi. Bunun pratik anlamı, Trump ile dış politika yaparken kendisine sürekli güven vermek doğru bir davranış olabilir.
Trump’la ilişkilerde, kendisine verilen sözlerin tutulması, eğer tutulamayacak ise bu sözlerin verilmemesi iyi bir fikir olarak görülebilir.