Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Seçimler yaklaştıkça, iç politika ve ekonomi gündemimizi fazlaca meşgul ediyor. Dikkatlerimizden kaçmış olsa da Irak’ta operasyon mevsimi açıldı. Tikrit, İran’ın perde arkasında yer aldığı operasyonun merkezi. İran özel kuvvetleri, farklı kisvelerle, Yemen, Suriye, Irak ve Lübnan’da oldukça meşgul görünüyor.
ABD ve müttefikleri bitmez tükenmez politik/bürokratik işlemlerle uğraşırken İran, Irak’ta kara operasyonu mevsimini erkenden açıverdi. İran özel kuvvetlerinin sevk idare ettiği Irak ordusu ve Şii militanlar Tikrit’in dış mahallelerine ulaştılar. Kuzeyde ise, ABD Hava Kuvvetleri desteğindeki peşmerge küçük çaplı operasyonlarla oyalanıyor.
İran, Bağdat yönetimi ve Şii milisler işin kolay kısmında ilerleme kaydettiler. Bundan sonrası “meskun mahallerde” silahlı mücadeleyi gerektiriyor. Bu tip bir savaş zordur. Eğitimli personel, özel teçhizat, sürprizlerle dolu karmaşık fiziki koşullarla baş etmeyi gerektirir.
Neler olabilir?
Önümüzdeki haftalarda Tikrit operasyonu askeri, politik ve psikolojik gelişmeleri tetikleyecektir. Irak ordusu ve Şii unsurlar bir yandan Tikrit’i elde tutmak için daha fazla askeri baskı ve şiddet uygularken, bir yandan da değişen muharebe sahasına uyum sağlamak için çaba harcayacaklar. Öyle ki Şii milis ve askerler geniş bir bölgeye yayıldıkça ikmal kolları uzayacak, kendilerini yıpratıcı terör/gerilla savaşının içinde bulabileceklerdir. Bu durumda sadece DAİŞ değil, yerel Sünni Araplar da her fırsatta “işgalci” Şiileri bezdirmeyi deneyeceklerdir. Böyle bir ortamda, Irak ordusu ve Şii milisler Sünni bölgelerinde tutunmakta zorlanacakladır.
Askeri operasyonların sivillerin arasında, şehirlerde yürütüldüğü zamanlarda amaç şehirlere girmek, fiziki olarak yok etmek değildir. Amaç sivil halka güven telkin ederek onların desteklerini kazanmak, en azından tarafsızlıklarını sağlamaktır. Bu amacın gerçekleşmesi zor görünmektedir.
Siyasi sonuçları
DAİŞ’le mücadelenin İran ve ABD öncülüğündeki müttefikler tarafından “coğrafi kompartımanlara” bölünmüş olsa da DAİŞ, Suriye ve Irak’ı bir bütün olarak okumaya devam ediliyor. Bu nedenle kendisine yönelen askeri baskılara farklı yerlerde, farklı biçimde tepki verebiliyor.
İran, tahminlerin aksine hızla hareket ederek Irak’ta rol kaptı. Bu durum ABD ve müttefikleri açısından sürpriz oldu. Özellikle, ABD tarafından ikna edilerek, mücadeleye dahil edilmek istenen Sünni aşiretlerin yeniden ihanete uğradıklarını, ülkelerinin İran’a terk edildiğini düşünmeleri hiç de sürpriz olmayacaktır. Üstelik DAİŞ sonrası nasıl bir Irak tablosunun ortaya çıkacağına, Kürtlerin ve Sünnilerin kaderinin ne olacağına karar verecekler arasında İran ön sıralarda olacaktır.
Tikrit operasyonuyla başlayan yeni sürecin ABD-İran ilişkilerini, DAİŞ’le mücadeleyi, Sünni-Şii gerilimini, bölgesel dengelere etkisini ve Suriye’nin geleceğini nasıl etkileyeceğini göreceğiz. Cevabı aranan bir diğer önemli soru, DAİŞ’in “yabancı terörist savaşçılar” aracılığıyla Batı’ya vereceği tepkidir.
İran, zaman, asker ve düşen petrol fiyatlarına rağmen parası bol olmalı ki bölgedeki tüm çatışmalarda fiilen yer alıyor. Ancak Suriye, Irak, Lübnan’da süren asimetrik karakterdeki iç savaş, terör, gerilla harekâtı ve örtülü operasyonlar kolay kolay hiçbir ülkeyi, hiçbir generali abad etmez. Başlangıçta heyecan verici de olsa.