Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Pazar günü Suriye Hava Kuvvet-leri’ne ait bir uçağın düşürülmesinin ardından Dış İşleri Bakanlığı’nın açıklamasına bir göz attım. İlginç geldi. Açıklamanın merkezinde Esad rejimi ile ilişkiler, askeri gücün kullanımının hukuki meşruiyeti gibi hususlar vardı. Genelkurmay Başkanlığı ise işin sadece teknik ve askeri boyutuna yer vermişti.
Anlaşılan Türkiye için Esad rejimi, Suriye sorununun merkezinde durmaya devam ediyor. Ancak aynı konunun farklı mahfillerde, farklı biçimlerde ele alındığını görmek gerekiyor.

Esad mı, teröristler mi öncelikli?
Birkaç gündür Paris’teyim. Akdeniz’e kıyısı olan bütün ülkelerden akademisyen, asker ve diplomatlardan oluşan katılımcılar bölgesel jeopolitik gelişmeleri ve güvenlik sorunlarını tartışıyor. Hafta sonuna kadar da sürecek.
Dikkatimi çeken husus, şu ana kadar Esad rejiminin güvelik sorunu olduğuna dair hiçbir şey duymadım. Suriye, “terörizm ve sığınmacılarla” anılıyor ve bu nedenle derin kaygı duyuluyor.
Toplantıda uzun uzun Arap Baharı’nın bölge jeopolitiğine etkisi tartışıldı. Geleceği etkileyecek; nüfus artışı, mülteci ve sığınmacı sorunları, ekonomik eğilimler gündeme getirildi. Yine hep bir ağızdan terörizm, mülteci sorununa dikkat çekildi. Karşılıklı suçlamalarla geçen bir dizi toplantıdan sonra söz konusu tehlike ve tehditleri önlemenin yolları aranmaya devam ediliyor.

Esad’dan bağımsız sorunlar
Yukarıda da ifade ettiğim gibi Türkiye’nin Suriye sorununda Esad rejimini merkeze koyduğunu biliyoruz. Ancak böyle olsa da diğer güvenlik sorunlarını göz ardı etmemek gerekir.
Tıpkı geçen hafta Niğde’de gerçekleşen terörist saldırının bize gösterdiği gibi bir tehlike var. Bu gibi eylemler siyasileri bir daha düşünmeye sevk etmeli.
Terörist saldırıların önlenmesi doğru ve kararlı bir politik bakışa, uygun stratejilere, yetkin organizasyonlara, işbirliğine ve yetişmiş personele ihtiyaç duyar.
Politik tutumun sürekli değişmesi, kurumlar ve bireyleri derinden etkiler. Suriye sınırının silahlı gruplar arasında sürekli el değiştirmesi de işi kontrolden çıkaran faktörlerden biridir.

Suriye ve “başarı öyküsü”
Sahadaki aktörlerin niteliği dikkate alınınca Suriye sınırının öte yakasındaki çatışmalara müdahil olmak orta vadede iyi bir fikir olmayabilir.
Tarihi tecrübelerle şu gerçekler sabittir. Uluslararası hale gelmiş asimetrik bir çatışmada, niteliği tartışmalı aktörlere güvenerek heyecan verici bir “askeri/politik başarı” hikâyesi inşa edemezsiniz. Sadece içeride ve dışarıda; kaynaklarınızı, enerjinizi, meşruiyetinizi ve güvenirliğinizi heba edersiniz.
Öte yandan, topçu atışları ve hava savaşlarının sıradan hale geldiği Suriye hududuna hala “Bulgaristan sınırı” muamelesi yapmak ve bunda da ısrarcı olmak iyiye alamet değildir.
Suriye’de ve sınırda güvenlik sorunlarının karakteri hızla değişiyor. Evet, her şey yolunda giderken sınır güvenliği sıradan polisiye bir iştir. Ancak Suriye sınırında sorun artık, askeri bir problemdir.
Gelişmeler iyi analiz edilmeli ve yeni duruma hızla adapte olunmalı. Aksi takdirde Türkiye daha fazla bedel ödemek zorunda kalabilir. Nitekim sahada yeterince alamet var.