Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye’nin DAİŞ karşıtı eylem ve söylemleri her geçen gün sertleşiyor. Bu değişimi gösteren birden fazla emare var. Orta vadede ilginç çıktılarının olması kaçınılmaz. Örgütün “terörist” olarak tanımlanması, sınır güvenliğinin artırılması, koalisyon ülkeleriyle artan işbirliği değişimin önemli işaretlerinden. Son olarak, Süleyman Şah Türbesi ve Saygı Karakolu'nun boşaltılması da bölgeye dair öngörü ve beklentilerin kritik eşiği geçtiğini gösteriyor. Listeye eklenmesi gereken bir diğer konu ABD ile Türk yetkililerce imzalanan “eğit-donat” programı olduğunu söyleyebiliriz.
Suriye’de üzerinde uzlaşılan tek konu, mevcut güvenlik koşullarının kısa sürede değişmeyeceğidir. Buna rağmen, başta ABD olmak üzere, koalisyon ülkeleri sahadaki siyasi ve askeri tabloyu değiştirmeyi hedefliyorlar. Bu amaçla Suriye içinde “dost” unsurlar yaratmak, çevre ülkelerin siyasi duruşlarını aynı çizgide tutmak öncelikli hedefler arasında.
Bu gün Suriye’de, gerilla savaşı yürütecek “dost” unsurların eğitilmesi-donatılması öncelikli hedef. Her ne kadar açıklamalarda ABD ile Türkiye eğitilecek ve donatılacak grupların asli “düşmanının” kim olacağı hususunda ortak görüşe sahip olmasalar da yakında bu faaliyetlere başlayacaklar.
Üç aşama ve güven sorunu
Silahlı unsur yetiştirerek, önce muharebe sahasını, buna bağlı politik resmi değiştirmeyi hedefliyorsanız üç aşamalı bir planınızın olması gerekir. Önce “doğru adamları bulmak” zorundasınız. Ardından, örgütlemeli ve eğitmelisiniz. Son olarak sahada savaştırabilmelisiniz. Bütün bunları yaparken güven kilit kelimedir. Ülkeler, kurumlar ve bireyler arasında.
‘Doğru adamlar kim?’
Türk yasalarına göre, hükümetin ABD ile imzaladığı “eğit-donat” projesinde yer alacak “doğru adamları bulma” görevi Milli İstihbarat Teşkilatı'na verilmiş görünüyor. “Doğru adamlar” güçlü bir lider etrafında toplanabilmeli. Tutarlı ideolojik temelleri, itibar edilebilir ve uğruna savaşacak idealleri olmalı.
İç savaşın devam ettiği Suriye’de, “doğru adamları keşfetmek” için birey, aşiret ve mezhep düzeyinde istihbarat kapasitesine sahip olmak hayati bir konu. Özelliği icabı ahlaki çöküntüye yol açan iç savaşlar insanları inanılmaz derecede değiştirir. Böyle bir ortamda kimin elinin kimin cebinde olduğunu anlamak her zaman zordur. Özellikle de Baas gibi baskıcı, kapalı bir toplumda ve istihbaratın her alanda etkili olduğu bir ülkede yaşamışsanız.
Doğru adam seçimi, zaman ve siyasi baskı altında yapılır, listeler masa başında ve baştan savama hazırlanırsa program daha başlamadan çöker. Nitekim ABD, başta Ürdün olmak üzere bazı ülkelerde eğittiği “dost” unsurlardan pek hayır göremedi. “Dostlar”, Suriye sınırını geçtikten sonra ellerindeki askeri malzeme ile ya DAİŞ’e ya da rejim ordusuna katıldılar. Süreç fiyaskoyla sonuçlandı. Bu durum ABD için fazlaca sorun olmasa da 950 km sınırı olan Türkiye için ciddi bir sorundur. Üstelik Afganistan’da eğitilen-donatılan yerel unsurların dostlar arasındaki eylemleri de unutulmamalı. Afganistan’da öldürülen ABD’li tümgeneral hadisesinde olduğu gibi.
Eğit-donat için öngörülen 3000 kişi ve üç yıl süre, saha gerçeklerine uyumamaktadır. Bu durumda “eğit-donatın” askeri çıktılarından çok koalisyon kurma ve bir arada tutma rolüne odaklanmak gerekir.