Suriye iç savaşı dört yılı geride bıraktı. Esad rejimi, onca ölüm, göç, kayıp ve yıkıma karşın, şimdilik, ayakta kalmayı başarmış görünüyor. Özellikle de ABD’nin fikrini ve stratejisini değiştirmeye başladığı bu günlerde.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry, ABD’nin iç savaşın bitmesi için Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile müzakere etmek zorunda olduğunu söyledi. CIA Direktörü John Brennan da “Ne Rusya, ne ABD, ne (IŞİD’e karşı) koalisyon ne de bölgedeki devletler... Hiçbirimiz Şam’daki hükümetin ve siyasi kurumların çökmesini istemiyoruz” derken değişimi gözler önüne sermiş oldu. Bu açıklamaların ardından Esad yerinin sağlamlaştığını düşünüyor olmalı.
Ayakta kalma stratejileri
Esad rejimi, hazin bir şekilde sonuçlanan Arap Baharı’ndan büyük hasarlar aldı. Birkaç defa gitti geldi. Şimdi ise, çözümün bir parçası olarak görülmeye başlandı. Rejimin bunu nasıl başardığı her zaman merak konusu olacaktır. Bazı konulara odaklanmak açıklayıcı olabilir.
Esad ayakta kalmasını, kendisi/rejimi açısından, en doğru adımları atmış olmasına borçlu. Kendi gücünü, rejimini, ülkesinin toplumsal yapısını, iç dengelerini ve jeopolitik avantajlarını, geçmişin tecrübeleri ışığında doğru değerlendirdiği anlaşılıyor. Bu “doğru okuma”, geniş ve etkili istihbarat gücüyle takviye edildi. Ardından da sınırlı askeri kapasitesini ayaklanmayı bastırma sürecinde doğru biçimde kullandı.
Rejiminin meşruiyetinin tartışmalı olduğunun farkında olan Esad’ın önünde Libya/Tunus/Mısır gibi “kötü örnekler” vardı. Otoriter rejimi, Rus askeri doktrini ışığında, “ayaklanmayı bastırma stratejisini ve zamanlamasını” tavizsiz uyguladı. Kendisi için “doğru zamanda doğru hareketler” yaptı ve ayaklanan kitlelere karşı acımasızca kuvvet kullandı.
Dış destek ve süreç
Esad, rejimi için beka sorunu olan ile olmayanı doğru ayırdı. Kimyasal silahlar gündeme geldiğinde, hiç tereddüt etmeden uyumlu bir tavır sergiledi. Ülkedeki radikallerin, DAİŞ ve El Nusra’nın yükselişini fırsat alanı olarak değerlendirdi. Batı’nın korkularını doğru okudu. Süreci onlar için, “Kırk katır mı, kırk satır mı?” sorununa dönüştürmeyi başardı. Müttefiklerin hava operasyonlarına itiraz etmedi. İsrail’in saldırılarının dikkatini dağıtmasına izin vermedi ve onunla dalaşmadı.
Kadim dostu ve müttefiki İran, Hizbullah ve Rusya ile ilişkilerini derinleştirdi. Ukrayna krizi Suriye’nin işini kolaylaştırdı. Dış destek sağlama konusunda muhaliflerden akıllı davrandı.
Muhalifler ve zaaflar
Müttefiklerin, ayaklanmayı, sahada değil de “beş yıldızlı otellerde” organize etmeye çalışmaları Esad’ın işini kolaylaştırdı. İstihbarat örgütü, güç ve yeteneğiyle muhalifler üzerinde etkili oldu. Süreç uzadıkça, muhalifler bölündüler, zayıfladılar ve meşruiyeti zaten tartışmalı olan radikal gruplara dahil oldular. Ya da ülke dışında mülteci kamplarında oturmayı tercih ettiler.
Müttefiklerin kendi aralarında bölünmeleri Esad’ın işine yaradı. Sponsorlar arası “ideolojik/çıkar/strateji” ayrışması sahaya da yansıdı. Tarihsel tecrübelerden yola çıkan Suriye istihbaratı, “üçüncü yolcu” PKK ile hassas bir ilişki geliştirdi. DAİŞ ile “ılımlı” muhalifler arasındaki geçişkenlik bir dizi soru işaretine neden olurken, müttefikleri tereddüde ve yan çizmeye sevk etti.
Görünen o ki ayaklanmanın beşinci yılında da stratejik boyutta oyun değiştirici bir gelişmeye tanıklık etmeyeceğiz ve Suriye’yi tartışmaya devam edeceğiz.