Cenevre 2, Suriye sorununa çözüm getiremeyince, savaşan tarafların ana sponsorları birbirlerini suçlamaya başladı. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, Esad’ı Cenevre’ye getirdiklerini, işlerini hakkıyla yaptıklarını açıkladı. Ardından da ABD ve müttefiklerini muhalifleri bir bütün olarak masaya getiremedikleri için suçladı.
İş bununla kalmadı ve müttefiklerin muhalifleri yeniden silahlandırmaya giriştiğini söyledi. Tıpkı soğuk savaş günlerinin “vekaleten” savaşlarında olduğu gibi, ABD Dışişleri Bakanı John Kerry de Rusya, İran ve Hizbullah’ı Esad rejimini silahlandırmakla suçladı.
İki taraf da Esad’ın helikopterler ve tanklarla, muharebe sahasını ve politik ortamı yeniden şekillendirdiğini saklamıyor. Nitekim Esad, hava kuvvetlerini ve zırhlı biriliklerini aktif olarak kullanmaya devam ediyor. Özellikle de şehirleri bombalamak için.
“Muteber muhalif” bulmanın zorluğu
Sorun sadece ana sponsor Rusya ile ABD arasında değil. Rus cephesi, kimi, nasıl, ne kadar destekleyeceğini biliyor. Oysa ABD cephesinin başı belada gibi görünüyor. Çünkü muharebe sahasında çok sayıda, farklı ilişikleri, ideolojisi ve beklentisi olan silahlı grup var. Hangisinin “muteber” olduğu konusunda ise müttefikler arasında ortak bir mutabakat yok. Bu durum müttefikler arası güvensizliği derinleştiriyor.
Şimdi, müttefikler “muteber muhalifler” konusunda görüş ayrılığını gidermeye çalışıyor. Grupların yeniden organize edilmesi, lider bulunması, disiplin tesisi ve askeri açıdan güçlendirilmesi önümüzdeki günlerin gündemi olacak. Elbette bu çabalar Rusların da gözünden kaçmıyor.
Müttefiklerin çözmesi gereken bir diğer konu, savaşın sıklet merkezinin neresi olacağı. Ürdün ya da Türkiye. Yeni MİT yasası da dikkate alındığında sürecin hız ve yoğunluk kazanacağını söyleyebiliriz.
Oyun değiştirici olarak, “alçak irtifa füze savunma sistemi”
Müttefikler, Esad’ın ayaklanmayı bastırma stratejisini işlevsiz kılacak, sahada askeri, masada diplomatik tabloyu değiştirecek yeni “silahlanma programını” hayata geçirecek gibi görünüyorlar.
Bu noktada ön plana çıkan, Esad rejiminin yerleşim yerlerini bombalamak için hava araçlarını kullanma kapasitesinin sınırlandırılması. Ya da tamamen bertaraf edilmesi. Bunun için alçak irtifa hava savunma sistemlerinin muhaliflere verilmesi gerekiyor. Buna ek olarak, karadan kuşatmaları etkisiz kılacak tanksavar füzelerinin sağlanması gerekiyor.
Bu konu artık yüksek sesle ve sıklıkla dile getiriliyor. Bu gerçekleştiği takdirde Esad’ın ordusu hareket kabiliyetini kaybedecek, çatışmalar ortaçağdaki gibi “kalekol”lara mahkum olacaktır. Politik beklenti tarafların muharebe sahasının değişecek tablosuna bağlı olarak yeniden masaya oturmalarıdır.
Yeni stratejinin esin kaynağı Sovyetlerin Afganistan işgali, ABD’nin de Irak savaşı sırasında yaşadıklarıdır. Her iki ülke buralarda yüzlerce helikopter ve uçak kaybetmiş ve savaşın gidişatı kökten değişmişti.
Yeni hamleye itirazlar da var. Özellikle de füzelerin “kötü çocukların” eline geçmesi gibi. Bu konuda çeşitli öneriler geliştiriliyor. Birincisi, silah sistemlerinin “elektronik takibi”. Ya da kötü çocukların eline geçmesi halinde gönderilecek sinyalle imhası. Diğeri ise silahların fiziki kontrolü veya gözetim altında kullanılması.
Görünen o ki bu ve benzeri tartışmalar gölgesinde Suriye konusu önümüzdeki aylarda/yıllarda daha fazla gündemde olacak. Elbette sadece mülteci sorunu ile değil, dahası güvenlik bağlamında.