Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Türkiye bu günlerde Gazze, Cumhur-başkanlığı seçimleri ve “paralel polis” operas-yonlarına odaklanmış durumda. Yine Irak’ta belirsizlik, Ukrayna’da iç savaş diğer ilgi konusu. Gündemden düşmüş olsa da Suriye’yi de listeye eklemek gerekli.
Suriye iç savaşının boyutlarından birini de Kürtlerin durumu oluşturuyor. PKK sorunundan ayrı düşünülmesi mümkün olmayan Suriyeli Kürtlerin geleceği de ne yazık ki muğlak.

Suriye Kürtleri ve değişen koşullar
Suriye’de askeri ve siyasi tablo değişiyor. Bugünlerde Esad, kendisini rahat hissediyor olmalı. Muhalifler ise ne yazık ki revaçta değiller ve gittikçe gözden kayboluyorlar. İstikballerinden de pek umut yok. Diğer muhalifler gibi Kürtlerin de endişelenmeleri için bir dizi neden var.
Kürtler, savaşın başında ne Esad’ın ne de Arap muhaliflerin öncelikli hedefi değildiler. Oysa şimdi durum değişiyor. Irak’a da yayılan iç savaşın aktörleri, ilişkileri, hesapları ve coğrafyası değiştikçe Kürtlerin de kaygısı artıyor.

Onlar kendi yoluna, biz kendi yolumuza
Suriye’de fırsatları avantaja çevirmeye odaklanan PKK, savaş boyunca sadece kendi hedefleriyle ilgilendi. Suriyeli Kürtleri “garnizonlar inşa etmeye yönlendirdi”. Bu amaçla Kürtleri her alanda organize etti. Sonuçta Türkiye sınırında üç “cep garnizon ” kurdu. Siyasi homojenleşmeyi sağlamak için de tüm muhalif Kürtleri elimine etti.
Ceplerin coğrafi zayıflığını gidermek ve askeri derinlik kazanmak için de Arap yerleşimcileri zorla göç ettirdi. Topraklarına el koydu. Aşiretlerin etkisini kırmak için liderlerinden bazılarını öldürdü.
Elbette bütün bunların bir de tarihi arka planı ve psikolojik anlamı vardı. Suriye hükümeti, 1960’ların başında, tarım reformu yaparak Bedevi aşiretlerinin bir kısmını bugünkü “kantonlara” yerleştirmişti. PKK’ya göre iç savaş bu toprakları ele geçirmek ve Arapları sürmek için bir fırsattı. Onlarda öyle yaptılar ve silah zoru ile “şimdilik” geri aldılar.

Kalabalık ol, hayatta kal
Bir iç savaşta, gücün nasıl “merkezileştiği”, insanların hayatta kalmak için nasıl kendi “cinsleri” ile bir araya toplaştıklarına dair çok sayıda kitap, makale bulmak mümkün. Suriye’de de benzer mekanizmalar çalıştı.
İç savaşta insanlar farklı nedenlerle silahlı gruplara katılırlar. Hatta gruplar arası transferler bile olağandır. Kişisel, mezhepsel, sınıfsal, dini veya etnik nedenler gibi.
Radikal IŞİD ve El Nusra’nın çoğunlukla Sünni Araplardan oluştuğu bir gerçek. Yerel Sünni Arap aşiretlerin birçoğu bu gruplarla simbiyoz bir ilişki yürütüyor.
Suriyeli Kürtlerle, IŞİD arasındaki çatışmanın “radikalizm” ve “cihatçı görüşler”den kaynaklandığını ifade etmek çok moda. Öyle ki çoğu zaman çatışmanın etnik, boyutu gözden kaçıyor/kaçırılıyor.
Etnik çatışmalar tabiatı icabı uzun yıllar sürer ve yıkıcı olur. Suriye gibi iç savaşın yaşandığı bir ortamda Kürtlerin hedef olması hiçte şaşırtıcı değil. Mevcut askeri ve coğrafi derinliğin koruma sağlayamayacağı da bir gerçek. Üstelik yaşadığımız olaylar, kötü zamanlarda kurbanlara yardıma gelebilecek bir gönüllü ülke de olmadığını gösteriyor.
Türkiye, son günlerde, Suriyeli Kürtlere yönelik politikalarında değişikliğe gitti. Bir yandan insani yardım için sınırlarını açarken bir yandan da gıda maddesi sağlıyor.
Ancak, sınır hattındaki son saldırılar dikkate alındığında hükümetin politika değişikliği karşı tarafça pek de anlaşılmış gibi görünmüyor.