Türkiye yeni hükümet senaryo-larına odaklanmışken, Suriye sınırında yine trajediler yaşanıyor. Binlerce insan çatışmalardan kaçarak Türkiye tarafına geçmeye çalışıyor. Gelişmelerin sadece insani değil, siyasi ve askeri boyutu da dikkat çekici.
Obama yönetimi DAİŞ’le mücadele stratejisini “havadan taarruz, karadan yerel unsurlarla mücadele” olarak ilan etmişti. Böylece örgütün zayıflatılarak, yenileceği öngörülmüştü. Ancak strateji ilk günden beri eleştirildi ve Obama yönetiminin zamana oynadığı ileri sürüldü. Nitekim son olarak bazıları Ramadi’nin DAİŞ’in eline geçmesini “stratejinin iflası” olarak gördü. ABD yönetimi bir yandan Irak ordusunu suçlarken, bir yandan da diplomatik görüşmelerini hızlandırdı. Müttefiklerle “eğit-donat” amaçlı, nafile sonuçlu ziyaretlerini sıkılaştırdı. Ateş hattının gerisinde kalarak eğitim yaptıracak yeni bir grup ABD askerini Irak’a gönderme kararı aldı.
Suriye cephesi
DAİŞ’le mücadele eleştirilirken, imdada “savaşmaya ve işbirliğine çok arzulu” PKK/PYD yetişti. Örgüt, Obama yönetiminin DAİŞ’le mücadelede ihtiyaç duyduğu, kamuoyuna anlatılacak “başarı hikâyesini” inşa etmeye girişti. DAİŞ’i çevreleme stratejisinin sahadaki en önemli aktörü olmaya başladı. Bu fedakârlığının karşılığını da askeri, teknik, politik, hukuki ve lojistik olarak aldı ve alacak.
ABD nasıl okur?
ABD tarafı PKK/PYD’nin hamlesini üç açıdan okuyor olmalı. DAİŞ’i kuzeyden çevrelemek. Türkiye sınırı boyunca “yabancı terörist savaşçı” geçişlerinin kontrolünü yeni “müttefik” PKK/PYD’ye emanet etmek. Son olarak, Suriye politikalarından hoşlanmadığını gizlemediği “müttefiki” Türkiye’nin “operasyonlarına” bariyer çekmek.
Etnik temizlik konusuna gelince: ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jeff Rathke, gazetecilere yaptığı açıklamada, “Bu konuda duyumlar aldık, iddialar bizi kaygılandırıyor, bu yüzden daha detaylı bilgi toplamaya çalışıyoruz” diyerek konuyu “diplomatik biçimde” kulak arkası ettiğini gösterdi.
Sahadaki askeri tablo, kuşatma operasyonunun ABD ve PKK/PYD’nin ortak harekât planı olduğunu gösteriyor. Sivil halkın arasında devam eden düzensiz bir savaşta, taraflardan birisine hava desteğinin sağlanması “hassas bir planlama”, işbirliği ve teknik bilgi gerektirir. Diğer ayağını ise istihbarat paylaşımı oluşturur. Anlaşılan o ki PKK/PYD unsurları ile ABD’li askeri yetkilileri bu gerekleri yerine getirmişler.
PKK sahayı nasıl okuyor?
PKK kaynakları, Suriye-Türkiye sınırı boyunca kontrolü ele geçirmelerinin nedenini açık etmekte bir sakınca görmüyorlar. Son gelişmelerin, Türkiye-Suriye sınırı boyunca yerleşik Arap ve Türkmenleri köy ve kasabalarından sürerek “Arap Kemeri”ni parçaladıklarını yazıp çiziyorlar. İlan edilemeyen diğer çıktı ise Türkiye’nin 900 kilometrelik sınır boyunca kuşatıldığı ve PKK’ya askeri, politik derinlik kazandırıldığıdır.
Anlaşılan, çıkar kavramı Suriye’de test edilirken, müttefikler arası ilişkiler ve güven ciddi anlamda sarsılmış görünüyor. Etnik temizlik ise, bölge de adeta yeni bir Filistin-İsrail sorununun doğumunun habercisi gibi. Ülkesini terk eden Filistinlilerin dramı ile sığındıkları ülkelerin yaşadıkları ekonomik, siyasi ve güvenlik tecrübelerine bakmak, gelecekte Türkiye’de olacakları anlamak için iyi bir başlangıç olabilir.