Yerel seçimlerin hemen ardından Türkiye, cumhur-başkanlığı seçiminin dip dalgalarını derinden hissetmeye başladı. Seçimde etkili olabileceğini düşünen tüm aktörler devredeler.
Seçim sürecini fırsata çevirmek isteyen tüm aktörler gibi PKK cephesi de oldukça faal. Hamleler bir yandan uzun vadeli politik hedefler ile uyumlu, öte yandan da güncel taktik sorunları kazanıma çevirmeye odaklı.
Unvan sorunu: Müzakereci mi, terörist mi?
Pazar günü Öcalan’ın İmralı’da “ziyaretçileri” vardı. Bu ziyareti diğerlerinden ayıran en büyük özellik, bu sefer ziyaretin yasa koruması altında gerçekleşmesiydi.
Ancak ziyarete yasallık kazandıran düzenlemenin MİT yasası içinde yer almış olması Öcalan’ı pek memnun etmemiş olmalı. Çünkü yasa onu umduğu gibi “müzakereci” olarak değil, “terörist” olarak tanımlıyor. Ama yine de hiç yoktan iyidir.
Bütün bunlara rağmen Öcalan, her gün pozisyonunu güçlendirmeyi deniyor. Bunu da siyasi gelişmeleri okuma yeteneğine, tecrübelerine ve konunun yakıcılığına dayanarak yapmaya çalışıyor.
Bu bağlamda gelişmelere baktığımızda PKK’nın iki taktiksel hedefi olduğunu görüyoruz. Hükümete “bedel ödetme” sinyalleri göndermek ve taraftarlarını motive ederek istim üstünde tutmak. Nitekim yol kesme, araç yakma, asker kaçırma gibi göreceli yumuşak ve kontrollü eylemler hükümete mesaj göndermenin bir yolu gibi görülüyor.
Bir PKK klasiği olarak “yeniden inşa” sorunu
Yine legal aktörlerin dünyasına odaklandığımızda Öcalan’ın bir yandan örgütü meşguliyetle tedavi etmek, bir yandan da tecrübe kazandırarak geleceğe hazırlamak istediğini görebiliyoruz.
Artık bir PKK klasiği haline gelen, “yeniden inşa”, siyasi cephede yeni ve farklı “konumlanma” talimatı ile taraftarları meşgul ediyor. Başka bir ifade ile BDP ve HDP ilişkisi, her iki partinin görev ve konumu yeniden belirleniyor.
Bu bağlamda Öcalan’ın ziyaretçileri aracılığı ile ilettiği iki konu niyetini anlamamızı kolaylaştırıyor. Türkiye’nin “Avrupa Yerel Yönetim Şartı”na koyduğu çekinceleri kaldırması. Diğeri ise her ne kadar açık etmek istemese de, yerel parlamentoların kuruluşunun yolunu açacak “Sivil Toplum Yasası’nın” çıkartılması.
Öcalan bu taleplerinin dikkate alınması halinde silahlı PKK’lıların dağdan inebileceği mesajını da iletiyor. Öte yandan taraftarlarının 1 Mayıs gösterilerinde aktif rol almasını da bir anlamda “bedel ödetme” sinyali olarak gönderiyor. Üstelik bunu “Gezi olaylarına” katılmayarak hükümete açtığı krediyi hatırlatmak için yapıyor.
Birkaç adım ötesi
Sonuçta Öcalan, taraftarlarının eylem yaparak tüm Türkiye’yi siyasi ve güvenlik noktasında manipüle edebileceğini göstermek istiyor. Öte yanda da HDP’yi merkezi parlamentonun parçası, BDP’yi ise hayalindeki bölge parlamentosunun ana iskeleti haline getirmeye çalışıyor.
Hükümet seçim öncesi bu konuların kamuoyu önünde açıkça tartışılıp konuşulmasını zaman olarak doğru bulmuyor. Doğru zaman, başkanlık yetkileri ile donatılmış güçlü bir liderin ya da başbakanın yönetimi altında gelebilir. O da cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra demektir.
Öcalan, taraftarlarını seçim sonuna kadar sakinleştirmeli. Aksi takdirde, kendisi, “güçlü başkanın” hedefi haline gelebilir.