İdlib krizinin başladığı günden beri maalesef 18 Türk askeri şehit oldu. Saldırıların hemen tamamı uçaklar tarafından gerçekleştirildi. Her ne kadar kamuoyuna saldırıların “kimliği belirsiz ya da rejim askerlerine ait uçaklar” tarafından yapıldığı söylense de failin kimliği birçok ülke tarafından biliniyor. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da birkaç gün önce failin kimliğini ifşa etti.
Politik krizin derinleştiği, askeri hareketliliğin arttığı dönemlerde Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerle alakalı ülkelerin veri toplama istihbarat üretme faaliyetleri de hızla artar. Bu çerçevede izlenmesi gereken verilerden biri de bölgedeki askeri uçak ve helikopterler hareketliliğidir. Nitekim son zamanlarda sadece Suriye’de değil, tüm Ortadoğu’da hava araçlarının faaliyetleri telsiz muhaberesini çok sayıda ülke tarafından anbean izlenmekte.
Örneğin NATO üyesi ülkeler bölgedeki tüm sivil-askeri uçuşları, hangi havaalanından kalktıklarını, uçak cinslerini, rotalarını, ortak radar faaliyetleri ve dinlemeler sayesinde anlık izlemekteler. Bölgeye yönelik radarların büyük bir kısmı Türkiye topraklarında bulunuyor.
Dahası, ABD ve İngiltere Akdeniz’de dolaşan istihbarat gemileri, Kıbrıs’ta bulunan dinleme istasyonları, elektronik/sinyal istihbarat uçakları ve uydular aracılığıyla uçuş verilerine, telsiz konuşmalarına ulaşabiliyorlar. Bölgeye dikkat kesilen ülkeler listesine Suriye, her an tetikte olan İsrail ve bölgede konuşlanmış Rusya’yı da eklediğimizde İdlib’de Türk askerlerine saldıran failin Rus hava kuvvetleri olduğunu bilmeyen yok demektir.
Rusya, bir yandan Türkiye ile diplomatik görüşmeleri sürdürürken, bir yandan da hava saldırısı yapabilecek kadar senkronize, dahası, oldukça da “fütursuz”. Bu tutum İdlib’de Esad’ın ilerleyişi, zaman zaman tanık olduğumuz askeri harekâtın sınırlarındaki değişim, Rus tarafının açıklamaları, Türkiye’nin itirazlarıyla birlikte ele alındığında, Rusya’nın geri adım atmayacağı anlaşılıyor.
Başka bir ifadeyle, Rusya Türkiye’nin ve desteklediği grupların M5 karayolunun batısına, M4’ün de kuzeyine çekilmesi gerektiğini, mevcut pozisyondan geri adım atmayacağını, kapattığı hava sahası avantajını kullanarak Türkiye’ye dikte etmeyi sürdürüyor. Aynı zamanda Türkiye’nin önerdiği Almanya, Fransa, Türkiye ve Rusya dörtlü zirve önerisine de hayır derken bu kararından geri adım atmayacağını, sorunu farklı bir boyuta taşımak istemediğini de ilan etmiş oldu. Rusya’nın hava sahasını kontrol ederek sınırlı da olsa askeri güç kullanmayı sürdürmesi, İdlib’de TSK’yı hedef alması orta vadede Türk-Rus ilişkilerini zehirleyecektir. Nitekim Rusya’nın bir yandan hava saldırılarıyla Türk askerini şehit ederken aynı zamanda da müzakere masasında olması, iki benzemez davranışın aynı zeminde buluşması kamuoyuna kolaylıkla izah edilebilecek bir tablo oluşturmuyor.