Arap Baharı’nın tetiklediği iç savaşlar, terörizm, devletlerin çöküşü, güvenlikle ilgili yeni gelişmelere yol açmasının yanı sıra var olan olguların da karakterini değiştirmeye devam ediyor. Vekâlet savaşlarından hibrit savaşlara, yabancı terörist savaşçılardan daha fazla görünür hale gelen “özel askeri şirketler”e kadar.
Vekâlet savaşlarının sahadaki oyuncularını izlemek, tasnif etmek her geçen gün zorlaşıyor. Sadece dini, etnik, mezhepsel gruplar, suç, terör örgütleri ya da aşiretler gibi endemik devlet dışı örgütlerden söz etmiyoruz. Bazen de bireysel olarak savaşmaya giden paralı askerler ya da ticari, özel/kamu “girişimcilik” örneği olarak, özel askeri şirketlerle de karşılaşıyoruz. Bunun en ilginç örneklerinden birinin Libya’da sıklıkla görmeye alıştığımız, kapasitesi ve nitelikleriyle üzerinde düşünmeye değer olan Rus Wagner özel askeri şirketi.
Özel askeri şirketler, soğuk savaşın sona ermesiyle daha fazla görünür hale geldiler. Öncesinde de, eski askerler, özellikle Ortadoğu’da Afrika da diktatörlere, sömürgeci güçlere, doğal kaynakları sömüren şirketlere, savaşma kapasitelerini, askeri yeteneklerini kiraladılar. Asıl büyüme soğuk savaşın sona ermesiyle gerçekleşti. Savaşın galibi kapitalizm, “askeri yeteneklerin alınıp satılacağı” pazarları genişletmekle kalmadı, aynı zamanda şirketlere yasal zemin de sağladı. Piyasanın öncülerinden olan ve 2003 Irak savaşında, sık sık gündeme gelen Amerikan Blackwater bunlardan en bilineniydi.
Özel askeri şirketlerin hukuki, siyasi, askeri ve psikolojik yönü, bireysel ya da grup olarak savaş katılan “paralı askerlerden” ve güvenlik dünyasının bir parçası olan “özel güvenlik şirketleri”nden farklıdır. Bu noktada özel askeri şirketleri üçe ayırmak mümkün. Ücreti mukabili askeri danışmanlık verenler. Ürünleri, ordu kurmaktan, sivil asker ilişkilerine, tatbikat icrasından her türlü askeri eğitime kadar geniş bir alanı kapsar. Kendileri savaşmaz, savaşmak isteyenleri eğitir, öğretir. İkinci grup, orduların lojistik hizmetlerini sağlayan şirketlerdir. Ülke içinde ve dışında, ordulara yiyecekten askeri malzemeye, ulaşımdan güvenliğe, sağlıktan hizmetlere kadar her türlü lojistik ve hizmetleri satan, kiralayan şirketlerdir. Son olarak, temel fonksiyonu bir savaşı, muharebeyi, örtülü operasyonu planlayıp, kendi silahları ve silahlı adamlarıyla ücreti mukabilinde icra/koordine eden şirketlerdir.
Rus özel askeri şirketi Wagner, Afrika’da, Ukrayna’da, Suriye’de ve Libya’da oldukça aktif. Libya iyi pazarlardan biri ve burada ücreti mukabilinde “savaş” yürütüyor. Her geçen gün gündemde daha fazla yer alıyor. Şirket, tanklara, zırhlı araçlara, topçu birliklerine ve savaşan piyadelere sahip. Tahsilatı Suudiler ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden yapıyor. Şirketin, Rus politik sistemi, ordusu, istihbaratı, yeraltı dünyası, silah endüstrisi ve kamuoyuyla ilginç ilişkileri var.
Son olarak, Libya cephesinden Wagner ile ilgili ilginç bilgiler/istihbarat gelmeye devam ediyor. Son bilgilere göre şirket, “kuvvet yapısını abartmış” görünüyor. Nitekim Rus Hava Kuvvetleri, MİG 29 ve SU-24’ler olmak üzere, 14 muharip uçaktan oluşan bir filoyu Wagner’e kiralamış/satmış olmalı ki Libya’ya intikal ettirdi. Uçaklar yeniden boyandılar ve milliyetleri belirsiz hale getirildiler. TOBB ETÜ Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi Bölümü’nden, Savaş Çalışmaları ile bilinen, Prof. Dr. Haldun Yalçınkaya, söz konusu sevkiyatın neredeyse yüz ülkenin hava kuvvetlerinden daha fazla olduğuna dikkat çekiyor. Ardından da, şirketin bu sofistike ve pahalı gücü tedarik edebilmesinin, bölgeye intikalini sağlamasının ve aktif hale getirebilmesinin “özel askeri şirket” tartışmalarına hukuki, siyasi ve askeri kapasite açısından yeni bir boyut kazandıracağını söylüyor.
Her ne kadar Putin, Wagner’in Libya’daki varlığına, “serbest piyasa koşullarına mükemmel uyum sağlamış becerikli bir şirketin olası hava faaliyetleri” olarak inanmamızı beklese de “kazın ayağının” hiç de öyle olmadığı açık. Günümüz dünyasının en büyük sorunu/kuralı olan, “her şeyin sınırlarının muğlak olması” prensibi, anlaşılan Rusya’nın özel askeri şirketleri ile devlet ve siyaset arasındaki ilişkide de kendine yer bulmuş. Dahası, bu pencereden bakınca, Libya’da “düşman”, Suriye’de “dost” kavramı da muğlak görünüyor.