ABD’nin terör örgütü olarak görmediği PYD’nin Kandil’den beslendiğine dikkat çeken Davutoğlu, PKK’nın sınır dışına çekilmediği ve silahı devre dışı bırakmadığı müddetçe Türkiye’nin PYD’ye olan yaklaşımının değişmeyeceğini vurguladı
NEW YORK
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun BM zirvesi kapsamında yaptığı ABD ziyaretini izliyoruz.
Davutoğlu, bir yandan zirve kapsamındaki etkinliklere katılırken bir yandan da gündemdeki yakıcı konularla ilgili liderlerle ikili görüşmeler yapıyor. Temaslarını sürdürürken Türkiye’deki gelişmeleri izliyor ve operasyonlar başta olmak üzere kritik konularla ilgili talimatları veriyor.
Başbakan’la, yoğun programı arasında görüşme imkânı bulduk. Davutoğlu, sorularımızı yanıtlarken Türkiye saati ile gece 12.30’da Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar’la Tunceli’deki terör operasyonunu görüştü. ABD’nin terör örgütü olarak görmediğini açıkladığı PYD’nin Kandil’den beslendiğine dikkati çeken Davutoğlu, PKK’nın sınır dışına çekilmediği ve silahı devre dışı bırakmadığı müddetçe Türkiye’nin PYD’ye olan yaklaşımının değişmeyeceğini vurguladı.
Suriye’de Esadlı bir çözümün mümkün olmadığı noktasında durmaya devam ettiklerini vurgulayan Davutoğlu’nun açıklamaları özetle şöyle:
- PYD İLE PKK AYNI ÇİZGİDE: (PYD konusunda Türkiye ile ABD farklı mı düşünüyor?) Çözüm süreci devam ederken, 2013’te Salih Müslim Türkiye’ye geldi. O günlerde PYD’nin Suriye muhalefetine katılması için çok gayret ettik. Suriye rejimiyle ilişkinizi kesin, muhalefete katılın, Türkiye’yi rahatsız edecek işler yapmayın. Yaklaşımları olumluydu. Fakat PYD, Gezi olayları başlayınca sanki Ak Parti hükümeti geçiciymiş gibi düşündü. Suriye rejiminin de kalıcı olduğunu düşününce Türkiye ile aralarının açılmasına yol açtı. Terör saldırılarından sonra bizim için tablo açık bir şekilde değişti. PYD nihai kertede silahlı gücünü ve insan unsurunu Kandil’den alıyor. Bu açık bir irtibat. Barzani ile rekabet halinde, bir kuşak oluşturma gayreti var. Biz 23 Temmuz’da aldığımız operasyon kararıyla bir oyunu bozduk, Ak Parti ile DEAŞ’ı aynılaştırma algı operasyonuna son verdik. DEAŞ ile PKK’ya aynı anda operasyon yaparak, uluslararası alanda PKK’nın meşrulaştırılmasını da engelledik. Bu noktada PYD’nin tavrı değişene kadar PYD’yi de PKK’yla aynı çizgide görürüz.
EL NUSRA ÖRNEĞİ: ABD’lilerin ilkesel bir tavır almasını bekleriz. DEAŞ’la El Nusra da çarpışıyor, bu durum El Nusra’yı meşru kılıyor mu? DEAŞ ile savaşmak PYD’yi meşru kılmaz. PYD’nin PKK ile ilişkisi devam ediyor. Türkiye dışında da Kürtleri PKK’nın insafına terk etmeyeceğiz. Bu kuşakta etnik ve mezhebi çatışmaları minimize edip Türkiye’nin önündeki riskleri azaltmaya çalışacağız.
- GÜVENLİ BÖLGE: Güvenli bölgenin kurulmasının tek yolu Özgür Suriye Ordusu’nun, ılımlı unsurların güçlendirilmesi. Şimdi Cerablus-Azez hattında DEAŞ güneye doğru da püskürtülürse ki asıl hedef odur. Biz, sınırlarımızda DEAŞ’ı da görmek istemiyoruz, Suriye rejimini de. Suriyeli Kürtlerle bir problemimiz yok. Suriyeli Kürtler, Iraklı Kürtler gibi Türkiye’nin gerektiğinde her türlü merhametine mazhar olan akraba topluluklardır. Türkmenlerden farkları yok. Fakat Kürtlerin PKK ile irtibatlı olmasını kabul etmeyiz. Ama bu son gelişmelerden sonra rejim bağlantılı bütün unsurlar, PKK-PYD unsurları Türkiye için tehdittir.
- PKK SİLAH BIRAKIRSA (PKK ve PYD ayrışabilir mi?) Bunu şimdi mümkün görmüyorum. PYD insan kaynağını PKK’dan alıyor. Eğer 2013 mayısında söz verdikleri gibi PKK unsurları sınır dışına çıkarsa ve silahı tümüyle devre dışına bırakırlarsa tablo değişir PYD ile ilgili.
- TERÖRÜN BELİ KIRILDI: 23 Temmuz’da başlattığımız huzur ve demokrasi operasyonlarında çok ciddi mesafeler alındı. DHKP-C, PKK, DEAŞ’a karşı operasyona başladık. PKK’ya karşı yürütülen mücadelede dört hedef vardı: Bir kuzey Irak’taki kamplar, iki şehirde terörize edilmiş topluluklar, üç şehir çevrelerinde mezarlıkların etrafındaki illegal yapılar, dördüncüsü kırsal kesimdeki terörist unsurlar. Önce kuzey Irak’taki kampları hedef aldık. İçeride yürütülecek mücadelenin alt yapısı hazırlandı. Kırsal operasyonlar sonunda birçok yerde örneğin Ağrı’da çok ciddi sonuçlar elde edildi. 23 Temmuz’da bana verilen brifingde tayin edilen hedeflere ulaştık, PKK’nın beli kırıldı.
-KANDİL’E ULAŞAMAZLAR: Kandil, kırsal kesim, mezarlıklar adı altındaki yapılar vs. ile şehir arasındaki irtibatları koparttık. Diyarbakır’dan kaçırılan bir grup gencin Kandil’e ulaşması da, Kandil’de eğitilip Türkiye’ye gelmesi de mümkün değil artık. PKK’lıların ‘artık insan kaynağı bulamıyoruz’ diye yakınmaları boşuna değil. Ama en önemlisi ve PKK’yı en fazla şaşırtan şey, halk harekete geçmedi. Aksine halk bu operasyonlara hem açık bir şekilde, hem de zımni olarak susarak destek verdi.
- SİVİL KAYIP OLMADI: Şu ana kadar PKK’lıların saldırıları sonucu olanların dışında hiç sivil kayıp olmadı hamdolsun. Diyarbakır Ulucami’de bayram namazında birkaç bin kişi geçti önümden, musafaha ederek, onlarcası eğilip kulağıma dediler ki ‘Allah razı olsun, Allah devlete millete zeval vermesin, devam edin, Allah yardımcınız olsun.” Atmosfer bu. Halk PKK’nın baskısından muzdarip.
Davutoğlu, ABD’deki temaslarını takip eden, aralarında yazarımız Nihat Ali Özcan’ın da bulunduğu bir grup gazeteciye gündemi değerlendirdi.
Rusya’nın tavrı kaygılandırıyor
Başbakan Davutoğlu, Suriye sorunu ve göçmen krizi konusuna değinirken özellikle Rusya’nın Esad rejimini destekleyici politikalarından duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. Açıklamaları satır başlarıyla söyle:
- ÜÇ AYAKLI STRATEJİ: Mülteci sorununda üç ayaklı strateji olması gerekiyor. Birincisi yeni mülteci dalgalarına nasıl engel oluruz. Bugün gelinen noktada artık daha çok lider mülteci dalgalarının olmaması için güvenli bölge oluşturulması noktasına geldi. Öyle olmalı ki hem hava saldırıları hem de DEAŞ saldırıları önlenmeli. Bir de var olan mültecileri nasıl yöneteceğiz?
- YÜZER BİNLİK ÜÇ ŞEHİR: Biz Avrupa’ya Türkiye’de toplama kampı olmayacağını da söyledik. İnsani de değil. Bizde şu kapasite var; konteyner kent şeklinde, hatta daha kalıcı bir şekilde Cerablus / Azez arası boşalsa yüzer bin kişilik üç şehir kurabiliriz. Van depreminde kurduk. Maliyetini siz (AB) üstleneceksiniz, inşasını biz yapacağız. Bizim milletimiz çok büyük bir millet. İki milyon mülteciyi tek bir büyük tepki olmadan ağırlıyoruz. Avrupalılar şimdi fark ediyorlar önemini. Yaptıklarımız bir destan gibi, nesilden nesile aktarılacak bir fedakârlık örneğidir. Mülteciler krizi Türkiye’nin vazgeçilemez bir ülke olduğunu dünyaya bir kez daha göstermiş oldu.
- SREBRENİTSA TRAVMASI: DAEŞ ve rejim tehdidinden arındırılmış güvenli bölge çok önemli. Bu konuda bazı Batılı liderlerde Srebrenitsa travması var, bunu gündeme getiriyorlar. “Ya Srebrenitsa gibi olursa ve biz burayı koruyamazsak” diyorlar. Ben de bu korkuyla bu kadar insanı ölüme mi terk edeceğiz diyorum.
- ALMANYA İLE İKİLİ YAPI: (Merkel ile Almanya’nın mülteci alıp almayacağı görüşüldü mü?) “Mülteciler, Suriye ve terör olaylarını konuştuk. Türkiye ve Almanya’nın mülteciler konusunda bir çalışma grubu kurması kararını aldık. Önce ikili bir yapı kuracağız sonra gerekirse Yunanistan’ı da alacağız.
Çipras 3-4 gün önce arayıp mülteciler konusunu istişare etmek istediğini söyledi. İyi olan tarafı şu; uluslararası toplum minderden kaçıyordu, bu işi Türkiye’nin üzerine yıkmıştı. Külfetin paylaşılması konusu öne çıktı. Türkiye’nin fedakarlıklarının boyutu anlaşıldı.
Son dönemki duyarlılık sebebiyle Merkel’i samimi buluyorum.
- ESAD KANAATİMİZ AYNI: (Rusya’nın Suriye’deki tutumu malum; Türkiye’nin tutumunda değişiklik var mı?) Bizim Esad ile ilgili pozisyonumuz üç aşamadan geçti. Aceleci şekilde ‘Esad gitsin’ demedik. 2011’de Batılılar Esad’ı dışlarken ben gidip 7 saat ‘reformlar silsilesi yapın’ dedim. 2011 Eylül’üne kadar, Esad’ı reforma teşvik ederek Suriye krizini çözmeye çalıştık. 2012 Temmuzuna kadar, Esad’ın ve muhalefetin onayladıkları kişiler geçiş sürecini yönetsin formülü üzerinde durduk. Esad geçiş sürecinde kalsın, tamamlanınca bıraksın. 2012’den sonra hava saldırıları ve kimyasal silah kullanımı başlayınca, çok büyük göç dalgası oluşunca Suriyelilerin Esad’ı kabullenmeyecekleri anlaşıldı.
Esadlı çözümün yürümeyeceğini söyledik. Bugün Suriyelilerin büyük bölümü Esad’dan nefret ediyor. Suriyelilerin kabul ettiği her şeyi kabul ederiz ama Esad’lı bir formülü kabul etmeleri mümkün değil.
Biz bu aşamalardan geçerek Esadlı çözümün yürümeyeceğine karar verdik ve kanaatimizi koruyoruz. Kalması krizi derinleştiriyor ve DEAŞ’a alan açıyor. DEAŞ mevcudiyeti Esad’a Esad’ın varlığı DEAŞ’a yarıyor ve meşruiyet kazandırıyor.
- RUSLARLA KONUŞUYORUZ: Rusya’nın Esad yönetimini desteklemek üzere hava gücü kurması, başka destekler vermesi kaygı verici. Ruslarla konuşuyoruz. Bunun artık farklı ülkelerin tarafları desteklediği bir savaş olmaktan çıkıp uluslararası sorun olarak algılanması gerekiyor. Esad’ın kalışı çözer mi, hayır. Geçiş yönetimi oluşması ve demokratik yönetimin iş başına gelmesi şart. bir Suriye yönetiminin oluşması şart. Geçiş yönetiminde Esad’ın işbaşında olmasının bunu geçiş yönetimi olmaktan çıkartacağı, kalıcı bir statüko oluşturacağı kanaatindeyiz. Bu konuda kanaatimiz değişmedi.
- ABD’NİN ESAD TAVRI: İlginç bir şey, reform yapalım dediğimiz günlerde ABD Esad’ı tümüyle reddediyordu, son gittiğimde iki haftalık süre istedik, ‘hemen gayrimeşru ilan etmeyin’ diye. ‘Bir hafta bekleriz’ dediler.
DEAŞ ortaya çıktıktan sonra, ABD’de bu mücadelede Esad’ı kullanabilir miyiz kanaatinin yaygınlaştığını gördük ama bir kötülük başka kötülükle izale edilemez.
Esad’ın bir suçlu olduğunu ve gitmesi gerektiğini ABD’liler söylüyor. 2011’de birkaç ayda, 2012’de bir yılda çözülebilecek bir sorundu. Şimdi ise Türkiye’ye vaktinde destek vermemeleri yüzünden tüm boyutları ile çözülmesinin çok daha uzun süreceği görülüyor.
SON ANKETLER
Anketlerde Ak Parti’den kayan oyların döndüğüne dair işaretler var. Hiçbiri yüzde 43’ün altında değil, yüzde 44 olan var.. Yani trend değişmeye başladı. Mesele oy oranı değil de, Meclis’e 4 partinin girmiş olması. Geçmişte daha az oy oranı ile daha fazla milletvekili çıkartılıyordu. Şu anda daha olumlu bir trend var. Gelen her anket sonucu, bir öncekinden daha iyi.