Muhtemel koalis-yon kompozisyonu ve “yeniden seçim” tartışmaları kamuoyu gündemini işgal ediyor. Suriye sınırı boyunca devam eden gelişmeler ise bir diğer gündem konusu. Benzer sorunların daha fazlası PKK cephesini de meşgul ediyor.
PKK’nın gündeminde ağırlıklı olarak beş konu var. Suriye ve Irak’ta IŞİD/DAİŞ ile savaş, Barzani ile artan gerilim, seçim sonrası yeni hükümet kompozisyonuna uygun genel “politik, askeri” stratejinin belirlenmesi. Yerel “IŞİD” unsurlarıyla mücadele. Son olarak, HDP’ye genel stratejiyle uyumlu yeni bir yol haritası çizmek/ayar vermek.
PKK, bir biriyle ilişkili farklı cephelerde, ölçekte ve karakterde sorunların üstesinden gelmeye çalışıyor. Coğrafya olarak, diaspora, İran, Türkiye, Suriye ve Irak’tan söz ediyoruz. Bu günlerde en büyük meşguliyetin, Suriye ve Irak’ta IŞİD/DAİŞ’le savaş olduğu açık. Irak’ta ise, Barzani ile gerilen ilişkilerin daha çok politik sahada yönetmesi gerekiyor.
Türkiye gündemi
PKK hedefleri, örgüt kültürü, tecrübeleri ve kapasitesi ışığında Türkiye stratejisini yeni duruma hızla adapte ediyor. Elinde tutuğu ve seçim sonuçlarıyla tescil ettiği halkın kontrolünü, devlete ve “yerel DAİŞ”e kaptırmak istemiyor. Kendince gerekli tedbirleri alıyor.
Düzen partisi olmak
Legal siyasi alanda “otonom” davranışlar sergileyerek “düzen partilerine ayak uydurma” temayülü gösteren HDP ve “liderine” büyük stratejideki yeri ve rolünün hatırlatıldığına dair güçlü emareler var. Nitekim Demirtaş’ın son açıklamalarındaki değişim bunun göstergesi.
HDP’nin izleyeceği yol, PKK’nın büyük stratejisiyle uyumlu ve onun organik bir parçası olmak zorunda. Bu çerçevede, bir koalisyon önerisini tarihi bir fırsat olarak görmek zorundadır. PKK buna asla hayır demeyecektir. Amaç ne Türkiye’nin hükümetsiz kalmasını önlemek, ne ekonomi, ne de Ak Parti’ye destek olmaktır. Mesele, koalisyonun “ulusal kurtuluş hareketi” açısından sağlayacağı faydalardır. Muhtemelen Öcalan da konuyu “tarihi bir fırsat” olarak nitelendirecektir.
Karayılan’ın dile getirdiği, “Kürt halkının özerk bir sistemde Türkiye ile birlikte yaşayacağı” düzenin kurulmasının ilk koşulu, mevcut sistemi çökertmek, kaosa sürüklemek, direncini kırmaktır. Çökertme işini illa savaş ve askeri yöntemlerle yapmak gerekmiyor. Seçim sonuçlarının sunduğu fırsat penceresini bu açıdan okuyamamak Demirtaş için affedilmez bir “hata” olmalı. Nitekim hızlı “dönüşün” arka planında bu fikrin olması sürpriz değildir.
PKK, seçim sonuçlarına endeksli siyasi tartışma ve manevrasını sürdürürken, “savaş” ihtimalini asla göz ardı etmiyor. Hazırlıklarını sürdürüyor. İnisiyatifin kendisinde olduğu, halkın kontrolünü esas alan, gerillanın sürpriz yapma kapasitesini en üst düzeyde göstereceği bir askeri resmin peşinde. PKK militanları sürekli hareketi esas alırken, güvenlik birimlerinin kalekollar’da “sabit” ve hedef halinde, edilgen bir pozisyonda kalmaları istenen tablo. Bu tablo, şimdilerde “vaziyeti idare” için iyi bir yol olabilir. Ancak işler kontrolden çıkacak olursa neler olabileceğini, Mao’dan başlamak üzere, eski defterleri karıştırıp bakmakta fayda var.
Not: Sayın 9’uncu Cumhurbaşkanımız S. Demirel’e Allah’tan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.