Geçen ay, Irak ordusu silah ve sayısal üstünlüğüne rağmen Musul’u IŞİD’e Kerkük’ü Kürtlere terk ederek kaçtı. Oysa sadece Musul’da 30 bin civarında askeri vardı.
Bu sonuç, Başbakan Maliki’nin yanı sıra yeni ordunun mimarı, eğiticisi ve tedarikçisi ABD içinde şoke ediciydi. Ancak sonuç sürpriz değildi. Çünkü, çokça bilenen bir ifadeyle, ordu kurmak “çadır” kurmaya benzemiyordu. Özellikle de Ortadoğu’da.
Bulaşıcı korku: IŞİD
Irak ordusunun fiyaskosunun ardından Bölgesel Kürt Yönetimi silahlı gücü peşmerge de IŞİD karşısında benzer duruma düştü.
Saldırıya uğrayan Yezidi Kürtler ve Türkmenler canlarını kurtarmak için kaçarken, onları korumakla yükümlü peşmerge daha hızlı davrandı. Irak ordusundan tek farkı hızlı ama “düzenli” kaçmasıydı. Barzani de tıpkı Maliki gibi bu tabloya çok sinirlendi.
Çatışmalar uzun bir hat üzerinde devam ediyor. Genişleyerek devam edeceğini söylemek abartı olmaz. Gelişmelere bakacak olursak önümüzdeki günlerde peşmergenin heyecan verici bir başarı öyküsüne de tanıklık edemeyeceğiz.
Beni bu yargıya götüren bir dizi, tarihi, askeri, sosyal, siyasi, coğrafi ve psikolojik neden sayabilirim.
Peşmerge ve askeri kültür
KDP’nin silahlı gücü peşmerge, uzun tarihi bir geçmişe sahip. Önce İngiliz sömürge yönetimine, ardından da Irak merkezi hükümetine karşı uzun yıllar gerilla savaşı yürüttü.
Gerillanın askeri kültür ve kapasitesini belirleyen birden çok unsur var. Bunları sponsorların askeri doktrini, geçmişte savaşılan Irak ordusunun stratejileri, coğrafya ve sosyal yapı olarak tasnif etmek mümkün.
Silahı kutsayan sosyal eşkıyalık dağlarda sıradan bir gelenek olmakla birlikte, modern gerillacılığında beslendiği önemli bir kaynaktır. Yine de peşmergenin kendine has gerillacılık kültürü üzerinde etkisi olan iki sponsor ön plana çıkıyor; Sovyetler Birliği ve İsrail.
Baba Barzani ve arkadaşları 1947 yılında Sovyetler Birliği’ne kaçmak zorunda kaldılar. Orada bulundukları sürede gruptan bazıları Sovyet Frunze Askeri Akademisi’ne devam etti. Buradaki askeri eğitim, daha sonraları Mossad’ın katkılarıyla modern gerillacılığın ve istihbaratın temellerini oluşturdu. Sonraki savaşlarla bu gerillacılık kültürü geliştirildi.
Vur-kaç taktiğine dayanan gerillacılıkta küçük ve mobilize birimler esas alındı. Tüm göç, savaş, yıkım ve değişime rağmen peşmerge, sosyal dokunun gölgesinden çıkamadı. Çoğu zaman aşiret bağlarını elimine etmeyi, aile ve köyünden uzak kalmayı göze alamadı.
ABD işgali ve ekosistem değişirken
Belli bir coğrafyayı savunmak zorunda olmayan gerilla, ABD’nin Irak’ı işgaliyle değişen politik, ekonomik ve sosyal ortamda yeni gerçekliklerle yüzleşmek zorunda kaldı. Artık vurup kaçan değil, coğrafi bir bölgeyi ve halkı savunan statik bir rol üslenmek zorundaydı. Başka bir ifadeyle, “düzenli orduya” geçiş elzem olmuştu.
Bunun anlamı, sıkı kuralların hüküm sürdüğü, lojistiğin merkezileştiği, formel hiyerarşinin etkin olduğu, simetrik savaş yapabilecek, partinin değil ülkenin ordusu haline gelmesi demekti.
Bu yeni biçim; bütçe, sabır, değerler, yasa, eğitim ve zaman demekti. Başka bir ifadeyle, kurumsal kültürün ve değerlerin oluşumu uzun yıllar ve kaynak gerekiyordu.
Peşmerge, henüz değişime ayak uydurmadığı bir dönemde, gerilla tarzıyla savaşan Araplarla/IŞİD’le karşı karşıya geldi. Roller kökünden değişmiş görünüyor. Bu sefer peşmerge düzenli ordu, Araplar gerillacılık yapıyor.
Üstelik savaş, peşmergenin avantajlarını kullanmaya alıştığı dağlarda değil, Arapların alışık olduğu çöl, şehir ve düz arazide vuku buluyor. Peşmergeyi zorlayan sadece bunlar da değil. Ekonomik, sosyal ve psikolojik boyutlar da önemli. Bu konuları salı günü ele alacağım.