Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Kurumların etkili çalışma-ları, başarılı olmaları büyük oranda değişen koşullara adapte olabilme yeteneklerine bağlıdır. Konu ile ilgili yüzlerce kitap, makale bulabilirsiniz. Öyle ki birçok uzman “öğrenen organizasyonlar” nasıl inşa edilir sorusunun cevabını aramaya devam ediyor.
Elbette bu sadece şirketlerin değil aynı zamanda devlet kurumlarının da sorunu. Bu bağlamda ordular ve istihbarat örgütleri de işlerini daha iyi yapabilmek için sürekli örgütsel, yasal, teknik ve zihinsel değişim içinde olmaları gerektiğini biliyorlar. Kendilerini kuşatan dünyaya odaklanıyorlar.

Sürpriz ve değişim
Hükümetin, Milli İstihbarat Teşkilatı’nda büyük değişikliklere gidiyor olması bu çerçevede anlaşılabilir bir durum. Yeni sürprizlerle karşılaşmak istemiyor. Dünya, bölge ve Türkiye değişiyor. Güvenlik riskleri, devletlerin/grupların ilgi alanları, tehditler, teknoloji ve yasal çerçeve her geçen gün farklılaşıyor.
Bugün küresel sistemin nereye gittiğini tam olarak ortaya koymak mümkün değil. Suriye’den, Kırım’a, İran’dan doğu Akdeniz’e bölgesel gelişmeler de belirsizliklerle dolu. Devletlerarası savaş ihtimali azalırken, devlet dışı aktörler tarihin hiç tanıklık etmediği kadar faaller. Terör örgütlerinden, organize suç şebekelerine, isyancılardan, uyuşturucu tacirlerine kadar geniş bir yelpazedeler ve farklı karakterleri var. Öte yandan tüm bu gelişmeler devletlerin sahneyi terk ettikleri anlamına gelmiyor.
Yine küreselleşme ve teknolojik gelişmeler bir yandan hayatımızı kolaylaştırırken bir yandan da yeni riskler üretiyor.

Talihsizlikler zinciri
Bu gelişmeler çerçevesinde bakınca MİT yasasının güncellenmesi doğru bir yaklaşım. Ancak zamanlamanın pek iyi olduğu söylenemez. Eski CIA çalışanı Snowden’in uluslararası alanda tetiklediği istihbarat tartışmaları, 17 Aralık operasyon-larında polis istihbaratının parmak izinin olması, Suriye krizi yasa değişikliği için talihsizliktir.
Tüm demokratik ülkelerde istihbarat örgütlerinin faaliyetleri merak kadar “korku” ve kızgınlık nedenidir. Tartışmaların, korku ve kızgınlığın nedeni yüzyıllar süren mücadele sonunda elde edilen hak ve özgürlüklerin farklı biçimde ihlal edilme ihtimalidir. Özellikle de özel hayatın, haberleşme hürriyetinin hiçe sayılma ihtimalinin olmasıdır.
İstihbarat örgütlerinin veri toplama görev, istek, arzu ve kapasitesi “kontrol edilmez” bir aşamaya gelmiş bulunuyor. Öyle ki sadece sıradan vatandaşlar değil siyasi liderler de kolayca kurban olabiliyor.

İzlerken, izlenmek
İngilizlerin ABD istihbaratının da yardımı ile sadece altı ayda 1.800.000 kişiyi kendi bilgisayarının kamerasından bir şeyler izlerken izlediklerini öğrendik. (The Guardian, 27 Şubat 2014) Servis sağlayıcı Yahoo’nun teknik kapasitesini istihbarat örgütlerinin kullanımına açtığını, böylece kişisel bilgisayarların kameralarını kullanarak bütün gün evlerin içini gözetlediklerini ve bunları depoladıkları bilgisi de sızdı. Üstelik bu insanların bir kısmının çıplak veya mahremiyet içeren görüntülerinin olduğu artık biliniyor. Bunun kendilerine, ailelerine karşı bir şantaj aracı olarak kullanılmayacağının da garantisi yok.
Hal böyle olunca sadece bu bağlamda bile tepkilerin artarak devam edeceğini “denetim” ve hakların korunması için yeni yasal arayışların ön plana çıkacağını öngörebiliriz. Yeni normlar ve kurallar oluştukça Türkiye’nin de bu gelişmelerden kendisini uzak tutması mümkün olmayacaktır.