CIA eski başkanı E. General Michael V. Hayden, mealen, DAEŞ’i ABD’nin Irak politikalarının öngörülmeyen “zehirli meyvesi” olarak tanımlamıştı. “Zehirli meyve” kavramını, Irak’a “demokrasi getirmek” üzere yola çıkan ABD’nin yanlış, hoyrat ve gayrimeşru uygulamalarına tepki olarak ortaya çıkmış bir örgüt olarak gördüğü açıktı. “Meyve” öylesine zehirliydi ki sadece Irak ve Suriye’de değil, Afganistan’dan, Ankara’ya, İstanbul’dan Berlin’e, Paris’ten Londra’ya, Libya’dan Nijerya’ya kadar tüm dünyayı şok eden terör eylemleri ve uygulamalarıyla tarihte yerini aldı.
Nihayet ABD, doğumuna neden olduğu “zehirli meyvenin” lideri Bağdadi’yi başarılı bir askeri operasyonla “etkisiz” hale getirdi. Her ne kadar Trump konuşmasında birçok “detay” vermiş olsa da, en az dört nedenden dolayı operasyona dair her şeye inanmak zorunda değiliz. Şüphelerin birincisi Trump’ın kişiliğinden kaynaklanıyor. Onun özensiz, diplomatik üsluptan uzak, fantezilerle dolu, kontrolsüz söylemleri bilinen bir gerçek. İkincisi, “mikro cerrahi” karakterdeki bu tip operasyonları yapabilen ülkeler her şeyi açık etmezler. Personel, teknik kapasite, ittifak ve operasyon yeteneklerinin bilinmemesini, gizli kalmasını isterler. Çünkü gizem, rakipler için her zaman “korku” ve merak kaynağıdır. Haliyle, birçok detay işin gereği bilerek karartılır. Üçüncü neden teröristlerin terör eylemleri kadar, terörle mücadele edenlerin operasyonlarının da amacı kitleleri, izleyicileri etkilemektir. Bu bir anlamda, aynı sezonda perde açan “tiyatro” sahnesi gibidir. Teröristler izleyicilerine terör eylemleriyle mesaj verirken, teröre karşı koyanlar da açıklamaları ve terör operasyonlarıyla mesaj verirler. Çoğunlukla da üretilmiş mesajlardır. Detaylara dair kuşku duymamızı gerektiren son neden de “büyük yalanlar” çağında yaşıyor olmamızla alakalıdır. Haliyle, operasyona dair gerçekleri tam olarak öğrenmemiz zaman alacaktır. Elbette daha erken bir tarihte öğrenme imkânımız, şansımız olabilir. Özellikle de operasyona katılan görevlilerden birinin önerilen telif miktarını reddedemeyip, tanıklık ettiklerini kâğıda döktüğünde.
Bağdadi operasyonuna verilen tepkiler de oldukça ilginçti. ABD eski başkanlarından F. Kennedy’ye atfedilen “Zaferin bin tane babası vardır; ancak mağlubiyet yetimdir” sözünün tipik bir örneğine şahitlik ettik. Irak hükümeti ve PYD/PKK başta olmak üzere birçok aktör çorbada tuzunun bulunduğunu ilan etti. Bazıları ise Rusya gibi, detaylı istihbarata dayalı başarılı operasyonu küçümsemeyi tercih etti. Konu Putin’in profesyonel alanına girmiş olmalı ki Ruslar işi ciddiye almadıklarını ilan ettiler. “Daha önce de Bağdadi’yi birkaç kez öldürmüşlerdi” diyerek, hikâyenin piyasa değerini düşürmeye giriştiler.
Operasyon “başsız bırakma” taktiğinin tipik bir uygulaması. Bağdadi’nin öldürülmesinin elbette ayaklanma ve terörle mücadelede bir karşılığı var. Ancak tek başına DAEŞ’le mücadelede kesin sonuçlu bir başarı getiremez. Stratejik düzeyde sonuç almak, bundan sonraki süreçlerin nasıl yönetildiğine ve başarı hikâyesinin nasıl tüketildiğine bağlı olacaktır.
Ortadoğu’nun mevcut hallerini görünce, Cumhuriyet’i kuran Gazi Mustafa Kemal ve arkadaşlarını bir defa daha saygı ve minnetle anmamak mümkün değil.