Barzani, BBC’ye yaptığı açıklamada “Bundan sonra, bunun (bağımsızlığın) amacımız olduğunu saklama-yacağız” dedi ve ekledi, “Bizim, ülkenin yaşadığı bu trajik durumun içerisinde mi kalmamız gerekiyor? Bağımsızlığa karar verecek olan ben değilim. Halktır. Bir referandum yapacağız ve bu aylar içinde olacak.”
Barzani’nin amacı ABD’nin Irak’ı bütün olarak muhafaza hedefi ile örtüşmüyor. ABD ısrarcı olsa da sahadaki gelişmeler bu fikrin her geçen gün zemin kaybettiğini gösteriyor. Yakın gelecekte ABD’nin fikir değiştirmesi sürpriz olmayacaktır. Değişimi dayatan sadece sahadaki gelişmeler değil ABD’nin yakın müttefiklerinin yaklaşımı.
Yerel sorun, küresel soruna karşı
Irak’taki çatışmaların karakteri, geniş bir sahaya yayılmış olması ve istikrar maliyetinin yüksekliği umut kırıcı. Ortalıkta savaşı sona erdirerek, düzen sağlayacak gönüllü bir aktör de görünmüyor.
Irak Şam İslam Devleti’nin amaçları ve yaptıkları, batı dünyasını Kürtlerin etnik taleplerinin neden olabileceği krizlerden daha fazla korkutuyor. Günün sonunda etnik temelli politik talepler batı için doğrudan tehdit değil. Üstelik ortada küresel bir iddia da yok.
Irak’ın bir bölümünün “istikrarlı bir ada” olarak kalması enerji politikaları ve IŞİD ile mücadelede stratejik öneme sahip. Batı’nın “cihadist terörist” korkusu, Kürtlerin taleplerine meşruiyet kazandırırken, ortak düşman algısı bölgede kürtlerden güvenilir bir müttefik yaratıyor.
İngiltere, İsrail ve Türkiye
Kürtlerin bağımsızlığı ya da Irak’ın bütünlüğü konusunda ABD’den farklı bakışa sahip olan müttefikler, çeşitli nedenlerle ortak bir çizgide buluşuyorlar. Özellikle de İngiltere, İsrail ve Türkiye. İngiltere, hala kendisini Kürt sorunun doğal mirasçısı olarak görmektedir. Petrol şirketlerinin güney Irak ve Kürt bölgesindeki çıkarlarını gözetmeye çalışmaktadır.
İsrail ise Araplarla çevrelendiği bir coğrafya da, kendisi gibi Araplarla sorunlu bir Kürt devletinin kurulmasından mutlu olacaktır. Üstelik bu devlet, İsrail, İran ve Türkiye’yi de dengelemek istediğinde işe yarar bir araç olacaktır.
Türkiye’nin çizgisi
Bugünlerde iç politikaya odaklanan Türkiye, Kürt devleti tartışmalarında İngiltere ve İsrail ile aynı safta bulunuyor. Türkiye Kürt petrolüne ve doğal gazına olan ilgisini saklamıyor. Enerjiyle ilgili ve ticari ilişkilerin genişleyerek derinleşmesi orta vadede siyasi, kültürel, askeri ve sosyal sonuçlar da doğuracaktır. Her şeyden önce enerji gibi uzun vadeli projeler, siyasi istikrar ve güvenlik gerektirir. Bu durum iki taraf için yeni roller ve sorumluluklar anlamına gelmektedir.
Kürt devleti ile ilgili kararlarda dini, kültürel motivasyonun yanı sıra, Türk iç siyasetinde Kürtlerin özendirici rolü de büyük. Hükümetin, Barzani ile ilişkilerini “çözüm sürecinin” oyun değiştirici bir faktörü olarak görmesi de bundandır. Bir dönem Türkiye’nin gündemini meşgul eden Kerkük ve Türkmen sorununun gündemden düşmüş olması ilişkilerin hızlanmasını sağlamış görünüyor.
Sonuçta İngiltere ve İsrail’in doğrudan Türkiye’nin dolaylı desteği ABD’yi “Irak’ın toprak bütünlüğü” tezini değiştirmeye ikna edebilir. Böylece Iraklı Kürtler bağımsızlık yolunda en büyük engellerden birisini daha aşmış olacaklardır. O günden sonra, bölge kadar Kürtler de tarihten hiç tecrübe etmedikleri yeni sorunlarla yüzleşecekleri yeni bir döneme gireceklerdir.