Tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de koronavirüs konuşuluyor. Bu süreçte dikkatlerimizi ağırlıklı olarak içeriye çevirmiş durumdayız. Ancak bizim gündemimizde olmasa da komşularımızda olup bitenler uzun vadede önemli sonuçlar üretecek cinsten. Olabileceklerin sonuçları bu ülkelerin içinde kalmayacağı/kalamayacağından, bizler de etkileneceğiz. Bu çerçevede abartılı gibi görünse de çevremizde vuku bulacak bazı gelişmelerin felakete dönüşme kapasitesi yüksek.
Kısa vadede işlerin düzelebileceğine dair umut vaat etmeyen komşularımızın başında Irak geliyor. Ülke, siyasi istikrarsızlıktan koronavirüs salgınına, yeniden artmaya başlayan DAEŞ eylemlerinden ABD-İran güç mücadelesine, düşen petrol üretimi ve fiyatlarından kuzey ve güneyde ayrılık fikirlerinin güç kazanmasına kadar bir dizi ciddi ve karmaşık sorunla karşı karşıya.
Seçimlerin yapıldığı Mayıs 2018’den beri bir hükümet kurulamadı. Bu durum hayati konularda karar alınamamasına ve merkezi otoritenin her geçen gün itibarını yitirmesine ve erozyona uğramasına neden oluyor. Güney vilayetlerinde protestolar yükselirken, “ayrılık” fikirleri daha fazla taraftar buluyor. Ülke genelinde acil ihtiyaç duyulan altyapı inşaatları ya durmuş ya da iyice yavaşlamış durumda. İran’dan gelen Şii turistlerin sayısındaki düşüş, sokağa çıkma yasakları, petrol krizi ekonomiyi iyice zora sokmuş durumda.
Tüm dünyayı sarsan korona salgınının ardından açıklanan rakamlar “çökmüş bir devlet” için inanılması zor ölçekte. Son verilere göre, toplam vaka sayısı 1900, ölü sayısı ise 90 civarında. Oysa sağlık sistemi sorunlu, sınır kontrolü zayıf bir ülke için bu inandırıcı görünmüyor.
Veriler böyle olsa da ülke ekonomisi kan kaybetmeye devam ediyor. Koronavirüsün neden olduğu petrol talebindeki daralma, fiyat düşüşü, petrol sektöründe çalışan çok sayıda Batılı uzmanın ülkeyi terk etmesi Irak ekonomisini sarsmaya devam ediyor. Nitekim 2020 yılı devlet bütçesi hazırlanırken, bir varil petrol 56 dolar olarak hesaplanmış, yatırımlar ve harcamalar buna göre planlanmıştı. Oysa bugün petrol fiyatları yerlerde sürünmekte. Neredeyse şirketler üste para teklif edecek duruma gelmiş bulunmaktalar. Bütçe gelirlerinin %90’nı petrolden sağlayan bir ülkenin gelirlerini kaybedecek olmasının büyük bir kaosun habercisi olduğunu söylemek abartı olmaz. Dahası, bu durum sadece Arap bölgelerini değil, bütçeden pay alan Kürt bölgesel yönetimini de derinden kaygılandırmaya devam ediyor. Sadece yatırımlar değil, memur maaşlarının da nasıl ödeneceği büyük bir sorun olarak yönetimi zorluyor. Uzmanlar petrol krizinin kısa sürede son bulacağına dair iyimser değiller. Dolayısıyla, kırk yıldır savaşta olan Irak’ta yaşanan bu olumsuzlukların sonuçlarını kestirmek gerçekten zor.
Öte yandan, Irak’ın sorunu sadece petrolle, bozulan ekonomiyle ve koronavirüsle de sınırlı değil. Ülke, bir yandan da ciddi güvenlik sorunlarıyla karşı karşıya. DAEŞ’in güvenliğin zayıf olduğu bölgelerde yeniden hareketlenmeye başladığı görülüyor. Özellikle PKK ve Haşdi Şabi gibi örgütlerin artan faaliyetlerine gösterilen tepkinin bu gelişmedeki rolü inkâr edilemez. Kaçakçılık, şiddet, Şii milislerin faaliyetleri ciddi bir sorun. ABD ile İran arasındaki güç mücadelesi, açık/örtülü operasyonlar, vekâlet savaşları hız kesmeden sürüyor ve derinleşiyor.
İçeride dikkatlerimizi çeken olaylar hafiflediğinde, çevremizde krizlerin derinleştiğini, işlerin farklı bir safhaya geldiğini görürsek sürpriz olmayacaktır. Bunlar bir başlangıç ve biz tarihin ilginç bir dönemine tanıklık ediyoruz.