Dünyada olup bitenleri anlamaya çalışıyoruz. Yeni güç dağılımı, değişen dengeler, araçlar, ilişkiler geçmişten farklı. Çin yükselirken ABD de dikkatini Doğu’ya kaydırıyor. Rusya, bölgesel güç olarak on yıl öncesine göre daha aktif. AB ise kendi iç işleriyle meşgul.
Bu arada devletler kadar devlet dışı aktörler de faal. Mücadele ağırlıklı olarak ekonomi, finans, kamuoyunu yönlendirme ve ticaret alanına kaymış görünüyor. Geleneksel yaklaşımlar ve hukuki normlar her geçen gün etkisini kaybediyor. Örneğin, ABD müttefiki AB’yi ticari alanda hizaya sokmaya çalışırken “Savaştayız” diyebiliyor. Çin’i teknoloji “hırsızlığı” ile itham ediyor. İran ile yapılan nükleer anlaşmadan çekildiğini ilan edip tek yanlı yeni bir ekonomik ambargo uygulamaya girişebiliyor. NATO üyesi, “müttefiki” Türkiye’yi açıkça ekonomik yaptırımla tehdit ediyor. Bunlar kamuoyunun gözleri önünde olup bitenler.
Bir de buz dağının görünmeyen yüzü var. Gittikçe artan etkinliğe sahip, istihbarat dünyasının örtülü/açık faaliyetlerinden söz ediyoruz. İstihbaratçılar riskler ve fırsatlar dünyasında karar alıcılara doğruya yakın bilgi üretmenin yanı sıra, savaş ve diplomasinin işe yaramadığı durumlarda “rakipleri, müttefikleri” yola getirmeye çalışıyor.
Günümüzde devletler arası savaş, zor, pahalı ve yıkıcı bir yöntem. Çoğu zaman, kamuoyunun etkinliğinin artması, bilginin hızla yayılması ve değişim diplomasiyi de işlevsiz bırakabiliyor. Bu durumda devreye açık, gizli “örtülü operasyonlar” giriyor. Haliyle de istihbaratçıların iş yükü artıyor.
Konunun nerelere vardığını anlamak için istihbarata ayrılan kaynaklara, istihbarat konularının medyada yer alma sıklığına bakmak yeterli. Örneğin, Amerikan istihbarat örgütlerinde çalışanların sayısı 100 bin. Yıllık bütçeleri ise 51 milyar dolar. Küçük bir mukayese için, Rusya’nın tüm savunma bütçesinin 66 milyar dolar, asker sayısının 800 bin olduğu düşünülürse bu alanın güvenlik ve politika yapımındaki rolü ve etkinliği daha iyi anlaşılabilir.
Nitekim istihbarat örgütleri tarihte hiç olmadığı kadar meşgul ve popüler olmayı sürdürüyorlar. Trump’ın kendi ülkesinde istihbarat örgütleriyle yaşadığı krizler ortada. Rusya’nın ABD seçimlerine müdahale ettiği iddiaları araştırılıyor. ABD, Çin, Rusya ve İran’ı ekonomik ve endüstriyel gizli bilgileri çalmakla suçluyor. İngilizler Ruslarla sorun yaşıyor. Almanlar ise, istihbarat yarışında geri kaldıklarını düşünerek açığı kapatmaya çalışıyorlar.
Tüm bunlar, yeni dünyada güvenliğin olmazsa olmazı caydırıcılığı ve politika yapım araçlarını yeniden düşünmemizi söylüyor. Çin ve Rusya gibi ülkeler, gelişmeleri öngörerek kapasite inşa ettiler. Rusya’nın avantajı doğru zamanda, istihbarat kökenli, doğru lidere sahip olması. ABD ise daha çok güç ve bütçeye dayalı, savunma esaslı tepki vermeye devam ediyor.
Politik gelişmeler, ilişki biçimleri, teknoloji ve kamuoyunun artan rolü istihbarat örgütlerinin sadece karar alıcılara doğru bilgi sağlamakla kalmayacağını, daha fazla “açık/örtülü işlerle” meşgul olacaklarını söylüyor. Kitaba göre, hazır olmakta fayda var.