Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Demokrasilerde devlet faaliyetlerinin açık olması temel kuraldır. İstihbarat faaliyetleri ise bunda istisnadır. Gizlilik esastır. Bu onun denetim dışı olduğu anlamına da gelmez.
Gizlilik ve istihbarata karşı koyma, bu örgütler için işin önemli bir parçası olmakla birlikte, bazen dünyanın en iyilerinin sırları bile ortalığa saçılıyor.

Rütbe, bilgiye ulaşma asimetrisi
Son yıllarda istihbarat disiplini ile uğraşanlara en büyük iyiliği iki alt düzey istihbarat çalışanı yaptı. İlk olarak, ABD ordusundan er B. Manning, Wikileaks’e gizli belgeler sızdırdı. Sonra da CIA eski çalışanı E. Snowden.
Wikileaks belgeleri, insani ve açık kaynak istihbaratı ile ABD’li profesyonellerin analiz yeteneklerini göstermesi açısından önemliydi. İkincisi ise, ABD’nin elektronik/sinyal istihbarat alanında hedeflerini, yöntem ve kapasitesini gözler önüne serdi.
Bilgiler ve hedeflere bakınca istihbaratın toplayıcılıktan avcılığa doğru evirildiğini görebiliyoruz. Bilgisayar teknolojisine dayalı sistemler ve internet, istihbarat örgütleri için büyük avantaj sağlamanın yanı sıra ciddi güvenlik açığına da neden oluyor. Nitekim, örgütlerin taktik düzeydeki pozisyonlarını işgal edenler, elde ettikleri bilgilerle büyük politik sorunlara neden olabiliyorlar.
Er Manning ve CIA eski çalışanı Snowden bunun iyi birer örneği. Snowden, yeni açıklamaları ile bir yandan ülkesini, bir yandan da diğer ülkelerin liderlerini, istihbarat örgütlerini zor durumda bırakmaya devam ediyor. Alman Başbakanı Merkel’in de içinde olduğu 35 liderin cep telefonlarının ABD tarafından dinlendiğinin ortaya çıkması sadece bu ülkede değil, diğer ülkelerin başkentlerinde de bir dizi tartışmayı tetiklemiş görünüyor.

Avcı mı, toplayıcı mı?
İstihbaratçının öncelikli işi karar alıcılara “gerçeğe en yakın” bilgi sağlamaktır. Ne yazık ki “gerçeğin” peşinde olan istihbaratçıların iki temel sorunu var. Birincisi istihbarat hizmeti pahalı bir iştir. İkincisi, istihbarat örgütleri “veri” denizinde boğulmak üzereler.
Küreselleşme, veri üretimindeki devasa artış, devlet dışı aktörlerin değişen hedef ve karakterleri ile iletişim teknolojilerindeki hızlı gelişmeler istihbarat örgütlerini bunaltıyor. Dünyada 2.5 milyar elektronik posta kullanıcısı, 4 bin farklı dil ve günde 107 trilyon elektronik posta trafiği var. Hiçbir örgüt bunların tamamını izleyemez. Bu nedenle istihbarat örgütleri yeni stratejiler geliştirmek zorundalar.
Bulabildikleri en etkili çare, her şeyi toplamak yerine, gerekli olanları elde etmek. Bir bakıma toplayıcılık yerine “ava” çıkmak.
Sızıntılardan ABD istihbaratının da böyle davrandığını, bir av listesi hazırladığını görebiliyoruz. Şimdilik listenin tamamını, içeriğini bilmiyoruz ama görünen o ki ilk avlananlardan birisi Almanya Başbakanı Merkel olmuş. ABD’li karar alıcılar yıllarca Merkel’in özel ve siyasi hayatını, ilişkilerini, düşüncelerini, planlarını birinci elden öğrenme fırsatı buldular. Bu sayede Merkel’in “stratejik sürpriz” yapma yeteneklerini sıfırladılar.
Elbette listedeki diğer “avlar” için de benzer şeyler söyleyebiliriz. Snowden ilk işaret fişeğini attı. Sonrasını görmek heyecan verici olsa gerek.