İsrail, Gazze operas-yonunun başladığı ilk günlerde bazı yedek askerlerini göreve çağırdı. Operasyondan neredeyse üç hafta sonra, ordu ilave bir grubu daha göreve çağırmak zorunda kaldı. Askeri açıdan manzara, Gazze’de işlerin öngörüldüğü biçimde ilerlemediğini, yeni sorunların çıktığını gösteriyor.
Aslında İsrail, sivil kayıpların yüksekliğine ve savaşta ki yıkıma rağmen, tarihte hiç olmadığı kadar rahat şartlarda operasyonlarını sürdürüyor.
Öncelikle Batılı başkentler olup bitenlere ciddi bir tepki vermiyor. Tersine, İsrail’e Hamas’ın şahsında; “radikal İslamcı/cihadist teröristlerle” mücadelede elini çabuk tut! der gibiler. Ayrıca devlet dışı bir aktörle askeri mücadelenin teorik, teknik ve saha tecrübelerini paylaşmak için sabırsızlanıyorlar.
Arap ülkeleri ise siyasi bölünmeler, farklı önceliklerle meşguller. Kendi dertlerine düşmüş durumdalar. Birçoğu ise devlet olma kapasitesini yitirmiş durumdalar. Birleşmiş Milletler’den söz etmenin gereksizliği ortada. Bu tabloda tek sesi çıkan ülke Türkiye gibi görünüyor.
İsrail’e açılan kredi
İsrail, Batı tarafından bilinçli, İslam dünyası tarafından “acizlik, bencilik ve şuursuzluk” nedeniyle kredilendirildi. Yinede İsrail’in Hamas’ı yok etmesi için açılan krediyi şu ana kadar yerinde kullanabildiği söylemek mümkün değil.
Sahada savaşın uzaması, sivil ve asker kayıplarının artması, İsrail’in ise gittikçe daha da gaddar davranması bunun göstergesi. Nitekim Rusya’nın Grozni’de, Esad’ın Halep’te yaptığı gibi o da şehirleri tümden çökertme, halkı göç ettirme stratejisinden medet umuyor.
Yanlış Hamas analizi
Anlaşılan İsrail İstihbaratı Hamas konusunda gerçekçi bir analiz yapamamış. Eğer analiz gerçekçi olsa idi, İsrail, Lübnan savaşında yaptığı askeri hatayı tekrarlamazdı. Askerleri savaş alanına parça parça sürmezdi. Bu bir anlamda yangını söndürmek isteyen itfaiye şefinin olaya yanlış ekipman ve kadroyla müdahalesine benziyor. Yanlış kararlar serisi ve büyüyen bir yangın. Oysa Hizbullah’la savaşın ardından da benzeri gelişme yaşanmış, İsrail kamuoyu ve askeri profesyoneller bunu çok eleştirilmişti.
Bu kadar yıkım ve kayba rağmen Hamas’ın ayakta kalması istihbaratın tahminlerinin ötesinde bir hazırlığa sahip olduğunu ve bunu İsrail istihbaratından gizlemeyi başardığını gösteriyor. Anlaşılan hazırlık sadece şehirlerde ve yerin altında yapılmamış, halk iyi örgütlenmiş ve gizlilik sağlanmış. İsrail’in yedekleri silah altına alması sürprizlerle karşılaştığını gösteriyor.
Hamas’ın meşruiyetini erozyona uğratmak amacıyla siviller için hayatı çekilmez hale getirme fikri kısa vadede parlak gibi görünebilir. Oysa dünyadaki örnekler bunun uzun vadede pek işe yaramayacağını söylüyor.
Hamas’ı yok etmek iyi fikir mi?
Nitekim ABD askeri istihbaratının şefi, General Michael Flynn, birkaç gün önce yaptığı bir açıklamada; Hamas’ı yok etmenin iyi bir fikir olmayacağını, yerini daha radikal grupların alabileceğini söyledi.
General haklı. Çünkü Hamas, adresi belli ve toprağa bağlı bir hareket. Oysa yerini alabilecek yeniler, “seyyar” ve daha da radikal olabilirler.
Etrafımızda olup bitenleri, Türkiye’nin farkını, uzun yıllar sahada iş yapmış bir girişimcinin gözünden anlamak için bayramda keyifle okuduğum bir kitabı öneririm. İdris Yamantürk, “Türk Milletine Borcumuz Var”, Ötüken, 2014, haz. Osman Çakır.