Nihat Ali Özcan

Nihat Ali Özcan

naozcan@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Irak ve Suriye’de süren çatışmaların karakterine, kök sebeplerine ve olası siyasi sonuçlarına bakınca bölgede istikrarsızlığın uzun yıllar devam edeceğini öngörmek sürpriz olmaz. Dahası, istikrarsızlığın ve çatışmaların Irak ve Suriye ile sınırlı kalmayacağı daha geniş bölgelere yayılabileceği ihtimal dâhilinde.
Böyle bir ortamda, Irak Kürt Bölgesinin güvenlik sorunları da gittikçe ağırlaşacaktır. Bölgesel gelişmelerin yanı sıra Kürtlerin devlet olma arzusu, güvenlik ortamının daha da kırılgan hale getiriyor.

İç ve dış tehditler
Şimdilik geri planda kalmış gibi görünse de, Kürt bölgesinin iç sorunlarının da istikrarsızlık yaratma potansiyeli var. Sadece partiler arası rekabet ve yolsuzluk gibi sorunlar değil, merkezi hükümetle ilişkilerin bozulmasının ardından kendini daha fazla hissettiren mali konular gibi.
Dışarıda ise esas tehdidin IŞİD radikalizmi ve Sünni Araplar olduğunu görebiliyoruz. Özelikle de psikolojik olarak hazmedilmesi kolay olmayan Kerkük’ün Kürtler tarafından ilhakının ardından. İŞID ve Sünni aşiretler bu günlerde Şiiler ve Suriye ile meşguller. Bu nedenle de Kürtleri ikinci plana itmiş gibi görünüyorlar.
Öte yandan Başbakan Malik’i de Kürtleri açıkça tehdit etmeye devam ediyor. Son olarak bu listeye Kürt Bölgesel yönetiminin bazı komşularını da ekleyebiliriz.

Güvenlik ortağı Türkiye
Gelinen aşamada Kürt bölgesinin güvenlik ve istikrarı sadece kendilerini ilgilendirmiyor. Türkiye’yi de çok yakından ilgilendiriyor. Bu fikri destekleyecek birden fazla neden sayabiliriz.
Birincisi Türkiye’nin Kuzey Irak Kürt bölgesinde ki enerji kaynaklarına duyduğu ilgidir. Türkiye’nin gittikçe artan enerji ihtiyacı, boru hattı güzergâhı olmanın sağlayacağı politik, ekonomik, güvenlik ve askeri avantajlar Kürt bölgesinin istikrar ve güvenliği ile ilgilenmesini zorunlu hale getiriyor.
Doğal gaz ve petrol’ün güvenilir olması öncelikle sürekliliğine bağlıdır. Bu ise bölgeye yönelik iç ve dış tehditlerin izole edilmesi ile mümkündür. Ne var ki petrol ve doğal gaz üretim sahaları, depoları ve boru hatları kolay ve hassas hedeflerdir. Kerkük Yumurtalık boru hattının inşasından bu yana neredeyse üç bin saldırıya uğramış olması da bunun en iyi göstergesidir. Sonuçta güvenliğinin sağlanamadığı bir bölge geleceğe dair planlar için uygun değildir.
İkinci neden Kürt bölgesel yönetiminin İŞID ile Türkiye arasında ileri karakol rolü oynamasıdır. Kürt bölgesel yönetiminin sınırında yavaşlatamadığı ya da durdurulamadığı radikal bir hareketin Türkiye’ye maliyeti yüksek olabilir.
Üçüncü neden, İran’ın Türkiye ile rekabetinde Kürt bölgesinin istikrarsızlaştırılması öncelikli politik hedeftir. Bunun önlenmesi Türkiye’nin çıkarınadır.
Dördüncü neden Türkiye’den güvenlik desteği alan Kürtler, Türkmenlerle de ilişkilerini iyi tutmak zorunda kalacaklardır. Bu durum Türk hükümetinin iç politikada elini rahatlatacak bir husustur.
Son olarak, güvensiz Kürt bölgesi PKK’nın etki ve nüfuzunun artması anlamına gelir. Bütün bu faktörler, önümüzdeki dönemde Türkiye’nin Kürt bölgesinin güvenliğinin sağlanmasından kendini sorumlu hissetmesinde etkili olabilir. Kürt bölgesel yönetimi ile birleşme fantezileri bir yana, ortak çıkarlar güvenlik konularında işbirliğini zorunlu hale getirmektedir.