Putin bu günlerde Çin’e resmi bir ziyaret gerçekleştiriyor. Kendisi Çin’e varmadan birkaç gün önce Rus donanmasına ait bazı savaş gemileri ortak bir tatbikat için Çin’e ulaştı. Anlaşılan, Rusya ve Çin dünyanın öteki ucunda NATO ve ABD’ye güçlü bir mesaj vermek istiyorlar.
Elbette ziyaretin tek amacı askeri tatbikat değil. Enerji ve teknoloji de masada. Nitekim Rus Gazprom yetkilileri, Çin Ulusal Petrol ve Doğalgaz Şirketi ile gelecek otuz yılı kapsayacak şekilde görüşmelerini sürdürüyorlar. Gerçekleşmesi uzun zaman alsa da en azından konuşuluyor.
Putin’in gezisinden önce yapılan açıklamalarda ziyaretin amacının “askeri ve teknik işbirliği” olacağı belirtildi. Batı ile artan gerilimin Rusya’yı Çine yaklaştırdığı görüntüsü var. Kârlı çıkanın Çin olması yabana atılacak bir fikir değil.
Çin’le birlikte mesaj
Nitekim Obama’nın geçen ay Asya Pasifik bölgesine yaptığı ziyaret, Putin’in Çin ziyaretiyle beraber okunduğunda ortaya ilginç bir tablo çıkıyor.
Gelişmeleri tetikleyen ve anlaşmazlıkları/güvensizliği açığa çıkaranın Ukrayna krizi olduğunu söyleyebiliriz. Ülke, topraklarının bir kısmını Rusya’ya kaptırırken, bir kısmında da filli olarak egemenliğini yitirmiş görünüyor.
Ukrayna krizinde Rusya’nın askeri gücünü baskı aracı olarak kullanması ve kararlılığı bölge ülkelerini endişelendirdi. Nitekim sınıra yığdığı 40 bin asker başta Polonya ve Baltık cumhuriyetleri olmak üzere doğu Avrupa’da ciddi kaygı ve korku yarattı. Öyle ki bu ülkeler açıkça NATO ve ABD’den yardım istediler. ABD, sembolik sayıda da olsa bu ülkelere asker gönderdi.
Ukrayna krizi sadece bölgesel boyutta değil küresel boyutta da dengeleri etkilemeye devam ediyor. Dün bir demeç veren Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, ülkesi ile “AB ve NATO arasındaki mevcut ilişkilerin ciddi biçimde yenilenmesine ihtiyaç var” dedi ve geleceğe atıfta bulundu.
ABD, NATO ve AB, Rusya’yı ekonomik, mali ve diplomatik araçları kullanarak köşeye sıkıştırmayı umuyor. Nitekim yaptırımların genişletilmesi gündemde olmakla birlikte etkisini görmek için daha uzun süre beklemek gerekiyor.
Öte yandan, Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından, Avrupa ülkelerinin azalan askeri harcamaları ve NATO’ya askeri katkıları da sorgulanmaya başlanmış görünüyor.
Fransa’nın ikilemi
Bu tabloda en zor durumda kalanın Fransa olduğunu söylemek abartı olmaz. Fransız tersanelerinde Rus donanması için inşa edilen Mistral sınıfı iki amfibi taarruz gemisinin teslim tarihi yaklaşıyor. İnşa bedeli olarak Rusya 1.6 milyar dolar ödeyecek.
Mevcut politik ve askeri gelişmeler ışığında Fransa’nın bu taahhüdü sadece müttefikler arasında değil Rusya ile bu ülke arasında da yeni tartışmaları tetikleyecek gibi görünüyor.
Söz konusu gemiler uçak, helikopter, tank ve kısa mesafede 900 mevcutlu amfibi birlik taşıyabiliyor. Bu haliyle de Rus donanmasının kapasitesini artırırken, NATO üyelerini ve Doğu Avrupa’yı konvansiyonel manada tehdit ediyor.
Karadeniz’de uzun bir kıyısı olan Türkiye’nin bu gelişmelerden etkilenmemesi mümkün değil. Sadece ekonomik, enerji ve politik anlamda değil, bir NATO üyesi olarak askeri anlamda da.