Paris saldırıları Avrupa’yı sarsacak terör kâbusunun ilk habercileriydi. Belçika saldırıları ise sorunu derinleştirdi. Gerilim artarken nerelerde hata yapıldığı, güvenlik açıklarının boyutu ve neler yapılabileceği daha fazla sorgulanacak.
Yeni dalga terörizmin niteliği, teröristlerin kimlikleri sorunun görünenden daha derin ve karmaşık olduğunu gösteriyor. IŞİD’in “her yerde savaş” ideolojisi, hibrit stratejisi, yok etmeye odaklı taktikleri herkesi kaygılandırıyor. Örgütün her yerde “kâfir ve Rafızi” ilan ettiği insanları “cezalandırmaya” devam edeceği anlaşılıyor. İntihar saldırılarının neden olduğu “sürekli savunma psikolojisi” kitlelerin yaşam tarzını tehdit ediyor ve dengesini bozuyor.
Teröristlerin Birlik ülkelerinin yurttaşları olması bir diğer sorun. Bu sorunlu yurttaşlar, Avrupa eğitim ve değerler sistemini kökten reddediyorlar. Özellikle yaşam hakkı etrafında şekillenen insan hakları. Canlı bomba haline gelen teröristler, eylemleriyle sadece kendilerini öldürmüyor, Avrupa’nın değerler sistemini hiçlik mertebesine indirme iddiasındalar.
Mevcut terör dalgası, Avrupa’nın güvenlik kültürünün sorunlu, organizasyonunun eksik, tedbirlerinin hatalı olduğunu gösterdi. Artan ekonomik refah hayata güçlü anlamlar yüklerken, özgürlük anlayışı genişlemekte, siyasi kültür devleti geri plana itmekte ve rolünü sınırlamakta. Refah ve özgürlük, ölüm ve kaybetmeye dair tahammül eşiğini düşürmekte, kitabın dediği gibi “demokrasileri terör karşısında daha hassas ve kırılgan” yapmakta.
Avrupa Biriliği’nin bütünleşme ve derinleşme süreci devam ediyor. Birlik en fazla savunma ve güvenlik konularında eleştiriliyordu. Bunun doğru olduğu ortaya çıktı. Özellikle de terörizm gibi asimetrik tehditler karşısında.
El Kaide’nin 11 Eylül terör saldırısı Avrupa Birliği içinde işaret fişeği olmalıydı. Birlik, teröre dikkat çekmek, karşı stratejisini geliştirmek ve kapasitesini artırmak için harekete geçti. Ancak, 2004 Madrid ve 2005 Londra saldırıları yeterli hazırlık yapılmadığını gösterdi.
Avrupa Birliği’nin terörle mücadele stratejisi, kendi vatandaşlarına güven, istikrar, adalet ve özgürlük ortamı sağlamak üzere oluşturuldu. Strateji dört alanı kapsıyordu. Terörün önlenmesi, insanların ve kritik tesis, altyapının korunması, teröristlerin izlenmesi ve son olarak terör saldırısı olmuş ise etkilerinin en kısa zamanda ortadan kaldırılarak hayatın normale döndürülmesiydi.
Arap Baharı ile yıkılan devletler, kâğıt üzerinde iyi görünen terörle mücadele stratejisine ölümcül darbe vurdu. İşbirliği yapılacak hükümetler kalmadığı gibi, AB’ye komşu bölgeler “radikaller” üreten bataklıklara döndü. Birliğin bitmez tükenmez bürokrasisi, milli çıkar ve milli devlet refleksiyle hareket eden istihbarat örgütlerinin tutumu ise ciddi güvenlik açıkları oluşturdu. Anlaşılan, önümüzdeki günlerde Birlik sadece güvenliği değil, ruhunu, siyasi bencilliğini ve değerlerini de tartışacak.