Atatürk Hava-limanı’na yapılan terör saldırısında 43 kişi hayatını kaybetti ve 238 kişi yaralandı. Doğal olarak herkes “havaalanı” güvenliğini tartışmaya başladı. Oysa Atatürk Havalimanı dünyanın en güvenlilerinden biri olarak bilinir. O halde canlı bomba eylemi nasıl yorumlanmalı?
Sorunun birkaç cevabı var. Teröristlerin ve güvenlik mimarisinden sorumlu olanların bakış açılarının farklılığı güvenlik açığı yaratıyor. Öyle ki, tarafların olayları, fiziki ortamı, nesneleri, maliyeti, fırsatları algılama ve görme açıları, motivasyonları tamamen farklı.
İkincisi, havaalanının güvenliğinden sorumlu olanlar, teröristleri “suçlu” olarak görürler. Hazırlıkları bu yöndedir. Teröristler ise kendilerini savaşçı olarak görürler. Bu nedenle havaalanı “düşman” hedeflerindendir.
Öte yandan, havaalanı fiziki hedef olduğundan güvenlik sorumluları her daim savunmadadırlar. Oysa teröristler, sürekli sistemde açık arayan, saldırgan hareketli taraftır. İnisiyatif teröristlere aittir. Eylemin yerini, zamanını, biçimini o seçer.
Son olarak güvenlik mimarisini şekillendiren kişi ve kurumların strateji, organizasyon ve faaliyetlerini belirleyen yerel ve küresel normlar, hukuk ile tarihi tecrübelerdir. Geçmişte yaşanmış hadiselere göre yapılandırılan, teçhiz edilen, en ucuzu tercih edilen güvenlik mimarisi çoğu zaman hızla değişen güvenlik sorunlarına cevap veremez.
Örneğin, 11 Eylül saldırısında teröristler yolcu uçaklarını “insanlı füzelere” dönüştürdüler. Bunu önlemek için havaalanlarında teröristlerin uçaklara ulaşmasını önleyecek tedbirler geliştirildi. Oysa Atatürk Havalimanı saldırısında teröristlerin aynı havaalanına farklı bir gözle baktıkları anlaşılıyor.
Atatürk Havalimanı dünyada on birinci, Avrupa’da ise üçüncü büyüklükte. Geçen yıl 62 milyon yolcuya hizmet verdi. Bir anlamda küresel ölçekte, “emme basma tumba” gibi çalışıyor. Farklı ülke, kültür, din, milliyetten insanları içine çekip yeniden dağıtıyor. Üstelik yaşayan bir organizma ve küresel eko-sistemin de bir parçası. Ekonomiden insan hareketlerine, güvenlikten, mafyaya, terörizmden bürokrasiye kadar.
Başlayan, biten ya da yönü değişen yolculuklarda, milyonlarca insanın hafızasına, İstanbul, Atatürk Havalimanı için, “Ben de oradaydım” kaydı düşüyor. Bu bilinirlik ve marka değerine, özünde “reklam” arayışında olan teröristlerin ilgisiz kalmaları düşünülemez. Teröristlerin, havaalanlarını “çok sayıda, çok uluslu” kurban barındıran sabit hedefler olarak gördüğü ortada. Orada yapılan vahşi bir terör saldırısının kısa sürede tüm dünyaya yayılacağı garanti.
Terörle mücadele, hatalardan ders çıkarma, sabır, öğrenme ve aklın yarışıdır. Çoğunlukla siz, güvenlik tedbirlerinizi son terör saldırılarına göre alırsınız. Terörist ise, yeni yollar, yeni anlayışlar geliştirir. Havaalanı güvenliği, ülkenin, şehrin güvenliğinin ayrılmaz, organik bir parçasıdır. Eğer Atatürk Havalimanı’ndan söz ediyorsanız, bunu küresel güvenliğin bir parçası olarak görmek zorundasınız.