Virüs salgını Çin’i ekonomik ve psikolojik olarak sarsmaya devam ediyor. Gelişmelere bakınca, sorun bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Ancak kısa süre sonra dünya ve Çin yeniden gerçek gündeme dönecekler. Bu gündem, uzun süredir devam eden ABD-Çin rekabeti olacak. Özellikle de ticaret savaşı, teknolojik rekabet, istihbarat ve askeri rekabete dair tartışmalara döneceğiz. Çünkü ABD’nin sınırlandırmaya çalıştığı ve ikili mücadelenin sembolü haline gelen Huawei teknoloji şirketi, ABD’nin kadim müttefiklerini “ayartarak” cephe değiştirmeye ikna etmiş görünüyor.
Sovyetler Birliği’nin ABD ile giriştiği yarışta geride kalma sebeplerinden biri de bilgisayar teknolojilerinin ne gibi sonuçlar yaratabileceğini öngörememesi ve gelişmelere ayak uyduramayarak geride kalmasıydı. Bu tecrübe, ABD-Çin teknolojik rekabetinin en önemli motivasyonu olarak okunabilir. Çünkü iki taraf da tartışılan teknolojinin yaratacağı yeni fırsatları ve riskleri görebiliyor.
ABD, Çin ile giriştiği mücadelede de Huawei’nin ilgi alanlarına hem ekonomik hem de güvenlik anlamında hayati konular olarak yaklaşıyor. Özellikle iletişim alanında 5G ile liderliği ele alan ülkelerin/şirketlerin telekom teknolojik altyapısını, pazarı, dijital ekonomiyi ve gelecekteki gelişmeleri kontrol edebileceği öngörülüyor. Daha önemlisi, söz konusu teknik kapasiteyle istihbarat dünyasına damgasını vuracağı tartışılıyor. Bilgi savaşları, teknolojik hırsızlık, veri toplama gibi hayati konulardan söz ediyoruz. Bu nedenle, ABD, müttefiklerinin Çinli şirketle iş birliğine şiddetle karşı. Özellikle “Beş Göz” olarak bilinen ABD, Kanada, Yeni Zelanda, Avustralya ve İngiltere ile. ABD, zaman zaman istihbarat paylaşma ve iş birliği konularında tehdide varan açıklamalar ve eylemleriyle işi ciddiye aldığını göstermekteydi. Nitekim Japonya ve Avustralya gibi Uzakdoğu’daki müttefikler mesajların gereğini yaparak Huawei’den uzak durdular. Gerek ABD’nin baskıları gerek AB ile ilişkilerinin yeni karakteri İngiltere’yi de zorlamış olmalı ki Londra’da sıkı denetim kuralları altında sınırlı bir iş birliğine gideceğini açıkladı.
Öte yandan, ABD’nin Batılı müttefiklerinin “ihanetine” uğradığını, telkinlerinin yeterince etkili olmadığını yapılan açıklamalardan görüyoruz. Çin’le ciddi ekonomik ilişkileri olan, teknolojik yarışta geride kalmak istemediğini ifade eden Almanya, benzer kaygıları taşıyan Fransa, daha önce Huawei ile iş birliği yapan Yunanistan ve İspanya’nın başını çektiği grubun bastırmasıyla Avrupa Birliği Huawei ile sıkı kurallar çerçevesinde iş birliği yapacağını ilan etti.
Tartışmalar 5G üzerinde yoğunlaşırken, Çin 6G’nin altyapısının yanı sıra yapay zekâ konularında da hızla ilerliyor. Hem söz konusu teknolojik üstünlük hem de ABD istihbaratının paydaşı müttefiklerinin “ihaneti” Washington’u zorluyor. Özellikle özel istihbarat paydaşı İngiltere’nin tutumu kısa süreli de olsa bir krize neden olabilir. Dahası, üyeleri arasında istihbarat paylaşımı yapılan NATO’da da güven sarsılabilir ve ABD paylaşım için fazla istekli olmayabilir.
Teknolojik ilerlemenin büyüteceği pastadan pay kapmak isteyen Avrupalı ülkeler, ihtiyatlı biçimde tercihlerini yapmış bulunuyorlar. Anlaşılan AB ülkeleri, Çin’in Batı’nın bilgi dünyasına sızacağı, ABD ile tutuştuğu mücadelede hayati bir ilerleme sağlayacağı kaygılarını aynı şekilde paylaşmıyorlar. Ya da kısa dönemli çıkarlarını önceliyorlar. Teknoloji o kadar hızla ilerliyor ki ekonomik siyasi ve güvenlik alanında sonuçlarını görmek için uzun zaman beklemeyeceğiz.