Hürriyet gazetesinde ‘Karargâh rahatsız’ başlığıyla çıkan haber kıyamet kopardıktan sonra bir yazı yazmıştım. Bu haberin biraz da ordu içinde başörtüsü yasağının kalkmasıyla birlikte ortaya çıkan rahatsızlığa yönelik bir mesaj olduğunu söylemiştim. Ordudaki başörtüsü yasağının kalkmasından sonra özellikle Ege’deki kışlalarda bir kıpırdanma, bir toplaşma, bir rahatsızlık olduğunu dile getirmiştim. Devletin içindeki güvendiğim bazı kaynaklardan aldığım istihbarat sonucunda oluşturduğum kanaat buydu. Benzer bir iddiayı eşim
Rasim Ozan da kaleme almıştı. Zira aynı kaynaklardan birlikte edindiğimiz bir
izlenim vardı...
Bu iddia çok ses getirdi ve epey tartışıldı. Ancak yalnızca tartışma boyutunda da kalmadı... Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’nın konuyla ilgili bir soruşturma başlattığını bize gelen davetten biliyordum. 10 gün kadar önce Sayın Başsavcı bizi aradı ve ifademizi almak için Ankara’ya davet etti. Öte yandan, soruşturmanın mahiyeti ve boyutundan habersizdim...
Cuma günü Genelkurmay Askeri Başsavcılığı’na gittik. Ankara’ya gitmişken resmin daha büyük kısmını anlamak için farklı ekollerde askeri kaynaklarla da temas ettik. Öğrendiklerimi şöyle özetleyebilirim:
Askeri Başsavcılık kendisine gelen birtakım istihbaratlar ile bizim iddiamızı birleştirip çok ciddi bir soruşturma başlatmış. Açıkçası, bu kadar geniş çaplı bir çalışma yürütülmesini beklemiyordum. Ege Ordu’dan tam 614 TSK personelinin ifadesi alınmış! Başsavcılık gerçekten çok ince ve
detaylı çalışmış...
Ayrıca Ankara’da çeşitli kaynaklardan edindiğim bilgi, bazı Gülenist askerlerin hapisteki konuşmalarında da Ege’yi işaret ederek çeşitli ifadelerle bir kalkışmayı teşvik ettikleri yönünde. Bu, çok net tespit edilmiş. Rasim’in daha önce de yazdığı gibi alt rütbelerdeki Kemalist görünümlü Gülenist subaylar üstlerini de laiklik hassasiyeti yönünde tahrik etmişler. Kıpırdanmanın önemli bir sebebi de bu tahrik. Üst rütbelerdeki koyu laik askerlerin Kemalizm görünümlü Gülenizmin tahriklerine karşı artık daha uyanık olması gerekiyor...
Peki, böyle bir kalkışmanın gerçekleşmesi için yeterli sayıda kişi ve hazırlık var mı? Hayır! Zaten ben, söz konusu yazıda bir darbe ihtimalinin olmadığını ama bir rahatsızlık sonucu kıpırdanma olduğunu söylemiştim. Orada ‘Kemalist’ diyerek anti-Gülenist unsurları, yani eskiden kalma darbeci zihniyeti kastetmiştim. Şimdi tabloya bakınca görüyorum ki alt kademelerde FETÖ hâlâ kuvvetli. Bu alt rütbeli FETÖ mensupları üstteki ‘laikçi hassasiyete sahip’ subayları kışkırtıp bir hareketlenmeye sevk etmeyi arzu ediyorlar. Tabii bu, TSK’da başörtüsü yasağının kalkmasının ordu içindeki tüm kanatlarda ciddi bir rahatsızlık yarattığı tespitimin arkasında olmadığım anlamına gelmiyor. Kesinlikle böyle bir rahatsızlık var. Orduda başörtüsü yasağının kalkması doğru mu diye sorsanız kurumun yüzde 99’undan ‘Hayır’ cevabı gelir, bundan eminim! Ancak bugünkü koşullarda bu, bir darbe dinamiğini harekete çok şükür ki geçirmiyor, geçiremiyor...
Zira ‘Kemalist darbe’ diye dahi yola çıkılsa herhangi bir hareketin Gülenist mahiyet kazanacağı çok açık. Başsavcılık da bunu tespit etmiş. Gülenistler alt rütbelerde bile olsa çok örgütlüler ve uluslararası bağlantıları çok güçlü. Belki de “Bahar” deyip durdukları beklenti de bununla alakalı. Özellikle Balyoz mağduru muvazzaf subaylar bu konuda diğer koyu laik subayları sürekli uyarıyor, ‘Sivil hükümeti hedef alan her kıpırdanma Gülen’in işi olur, siz de kullanışlı aptallar gibi kalırsınız ortada’ diyorlar...
15 Temmuz öncesi kapışılan kitaplar
Askeri savcılık 15 Temmuz’u bütün ayrıntılarıyla deşifre etmek için çok detaylı bir çalışma yürütüyor. Bu kapsamda ordu kütüphanesi de incelenmiş ve çok ilginç bir bulguya rastlanmış. Darbe girişiminden 4-5 ay öncesinden itibaren darbeci subaylar tarafından TSK kütüphanelerinden 27 Mayıs ile ilgili tüm kaynaklar alınmaya başlanmış. Bugün darbe girişiminde rol almış isimler 27 Mayıs’ın önemli aktörlerinin hatıra kitaplarını üst üste almışlar. Hatta kitap tutma süresi 2 hafta olmasına rağmen aynı kitapları defalarca üzerlerine kaydettirmişler. Bu da Gülenistlerin bir kez daha 27 Mayıs darbesinden ilham aldıklarını kanıtlıyor. Yani başarılı olsalar, bir cunta hareketi olarak Genelkurmay Başkanı’nı devirecek, AK Parti ve mensuplarını toplayıp en
ağır şekilde cezalandırarak iktidara el koyacaklardı...
‘Kontrollü Darbe’ rahatsızlığı
TSK’nın Gülenist olmayan unsurlarında da siyasi görüşler bazında bir bölünme var ama her iki kanat da bir konuda müttefik: Kemal Kılıçdaroğlu’nun son günlerde telaffuz ettiği ‘kontrollü darbe’ iddiasından hepsi çok rahatsız. Kendini nasıl tanımlarsa tanımlasın, Gülenist olmayan bütün Türk subayları bu söylemden tedirgin olmuş ve yayılmasını bir şekilde FETÖ’nün başardığını düşünüyorlar...