Nagehan Alçı

Nagehan Alçı

nagehan.alci@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Cumhur-başkanı Erdoğan’ın en çok merak edilen referandum duraklarının başında Diyarbakır geliyordu. PKK hendeklerle kentin kalbini yakmış yıkmış, örgütle mücadele için devlet büyük bir çatışma yaşamış, Diyarbakır’ın en çok oy alan partisinin ileri gelenleri cezaevinde, hatta açlık grevi başlatmış, OHAL sürüyor... Tüm bu gelişmelerden sonra Diyarbakır halkı Cumhurbaşkanı’nı nasıl karşılayacaktı?
İşte dünkü miting bu soruların cevabını barındırması açısından çok önemliydi. Zira referandumun en sessiz seçmen kitlesi Kürtler. HDP tabanı ne yapacak? Partisinin ‘hayır’ına mı gidecek yoksa hendek siyasetini cezalandırıp ‘evet’e mi? Ya da tepki olarak sandığa gitmemeyi mi tercih edecek? Bölgenin nabzını tutanlar HDP’nin yarattığı hayal kırıklığı ve öfkenin Bingöl ve Bitlis gibi illerde ‘evet’i öne çıkardığını söylüyor. Diyarbakır malum HDP’nin kalesi. Orada ‘hayır’lar önde gibi görünüyor. Ama ‘evet’lerde son günlerde bir tırmanış olduğu söyleniyor.
İşte böyle bir arka planla gitti Cumhurbaşkanı Diyarbakır’a. Valiliğin önündeki meydanda büyük bir kalabalığa seslendi. Burada Diyarbakır Valisi Hüseyin Aksoy’dan da bahsetmek gerek. 2014 Eylül’ünde Diyarbakır’a atanan Aksoy kente henüz evini dahi taşımadan kendini 6-7 Ekim olaylarının içinde bulmuştu. Kent yakılıp yıkılırken, devletin değişen yüzünü göstermek için ciddi çaba sarf etmişti. O günlerden bu günlere maalesef Diyarbakır çok ağır bir süreçten geçti ancak bu kez devlet eski ‘zalim’ algısını canlandırmamak için epey gayret sarf etti. Sur’da PKK ve HDP’nin hendek siyasetinin yerle bir ettiği mahalleler şimdi yeniden yapılıyor. 5637 konutun inşasına başlandı. Bunlardan Suriçi’ndeki 1400’ü tamamlandı. 1200 tescilli eser yeniden restore ediliyor, İçlerinde Kurşunlu Camii’nin de olduğu 16 cami Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından elden geçiriliyor. Ancak tabii mal yapılsa da giden çok can oldu. OHAL’in uzamasının yarattığı psikolojik bir yorgunluk da var. Güneydoğu halkının talihsiz ve şu sıralar moralsiz olduğunu da söylemek gerek...
Eski sıkıyönetim dönemlerine gönderme
Cumhurbaşkanı en son geçen yıl mayıs ayında gitmişti Diyarbakır’a. Havaalanının açılışı vesilesiyle... Bunu hatırlatarak başladı konuşmasına. Yapılan yatırımlardan bahsetti, sonra çok önemli mesajlar verdi. ‘Barışın, özgürlüğün fedaisi biziz’ dedi. ’Sizin hakkınıza, hukukunuza el uzatmaya kalkan karşısında bizi bulur’, ‘Türkiye İstanbul’suz, Antalya’sız, Erzurum’suz olmayacağı gibi, asla Diyarbakır’sız da olmaz’ diye konuştu. Bu bence hem PKK’ya hem de Suriye’de PYD’nin adımlarına ve Kerkük’teki bayrak hadisesine bir cevaptı.
Geçmiş sıkıyönetim dönemlerinde yaşanan mağduriyetleri anlattı, kendisinin de yaşadığı sıkıntılar olduğunu hatırlatarak, devam eden OHAL’in geçmiştekilerden farklı olduğu mesajını vermeye çalıştı. Miting bir anlamda Kürt seçmene ‘Bizim için hâlâ önemlisiniz, biz özgürlüklerin önünü açan, yatırımlarla bölgeyi kalkındıran Ak Parti’yiz’ hatırlatmasıydı.

O tabanda var mı bunun bir örneği Özkök?

Ertuğrul Özkök çarşamba günkü, bizlere yönelik tacizleri yazdığım yazı üzerine sormuş: Peki ya muhalif mahalleye yapılan tacizler? Onlar ne olacak? ‘Hayır’ kampanyası ile ilgili dile getirilen engellemeler ve saldırılara değinmiş. Daha önce de söyledim, burada da bir kez daha yazayım: Meral Akşener’in salonunun elektriklerinin kesilmesi de, Deniz Baykal’a salon izni verilmemesi de, ‘hayır’ kampanyası yapmak isteyenlerin önüne engel çıkarılması da çok yanlıştır!
Öte yandan, ben o yazıda ‘laik mahalle’den Ak Parti’yi destekleyen özellikle bizim gibi yani ‘laik kökenli’ gazetecilere yönelik tacizleri anlattım. Ve çok geri dönüş aldım.
Maalesef bir grup var ki -çoğu kadın- nefreti hayatının temel belirleyicisi haline getirmiş ve taciz etmeyi, laf atmayı, hakaret etmeyi kendinde hak görüyor. Herkesin kendi gibi düşünmesi gerektiğine inanıyor. O nedenle, kendine benzeyen bizlerden özellikle nefret ediyor. Bu kesim toplumun geri kalanını küçümsüyor, onlara tepeden bakıyor. Özgüven değil, küstahlık olarak tanımlanabilecek bir ruh hali ona tacizin, laf atmanın bir hak olduğunu düşündürtüyor. Özkök’e ve tüm gazetecilere soruyorum: CHP’yi desteklediği için Ak Parti tabanından sokakta tacize uğrayan, oturduğu lokantada laf atılan, markette sıkıştırılmaya çalışılan gazeteci-yazar var mı? Varsa onlar da yaşadıklarını anlatsınlar. Derdim bir tarafı dövmek değil, bir soruna parmak basmak... Ancak örgütlü saldırılardan bahsetmiyorum, onlar apayrı ve çok ciddi bir sorun. Bahsettiğim sade vatandaşlar... Ak Parti tabanından böyle sözlü taciz, hakaret, küfürle karşılaşan muhalif gazeteci var mı?

Halbuki Oscar’lık bir performanstı

Altın Kestane Ödülleri 8 yıldır en kötü filmleri ve oyuncuları seçiyormuş. Bu sene kadın oyuncu dalında ‘Adam mısın’ filmimdeki mikro rolüm sebebiyle beni seçmişler. Oscar’lık bir performans sergilemiştim halbuki. Yıkıldım..