Bayraklı’da çöken binalar 2000 yılı öncesinde yapılmıştı. 1975’te çıkan yönetmelikteki hükümlere göre inşa edilmişlerdi.
O yönetmeliğe göre inşaatlarda en az C15 kalitesinde beton kullanılması şartı vardı.
2000 yılı sonrası yapılan yönetmeliklerde bu şart, C25’e kadar çıkarıldı.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum açıkladı.
Bayraklı’da yıkılan binaların bazılarında C3 kalitesinde beton çıkmış.
Evet yanlış okumadınız sadece C3.
Yani apartmanlar neredeyse sıvadan ibaret.
Zaten olmaması gereken bir zemindeki 8-9 katlı binalarda yaşayanların var zannettikleri beton yoktu aslında.
Yıllar önce binaların fiziki durumunu araştıran mühendis bir arkadaşım aldığı bir beton numunesini gösterdi.
İçinden deniz yıldızı çıkmıştı.
Betonun deniz kumundan yapıldığı karşıdan bakınca bile anlaşılıyordu.
Doğruyu, yapılması gerekeni herkes o gün de biliyordu, bugün de biliyor.
Müteahhit biliyor, mühendis biliyor, teknisyen biliyor, ustabaşı biliyor, işçi biliyor, onları denetleyen kamu görevlileri biliyor.
Çöken binalardan birinde çalışan işçi itiraf etti.
“Biz binanın çökeceğini kullanılan malzemelerden biliyorduk” dedi.
İmar Yönetmeliği var.
Oku oku bitmez.
Afet Bölgelerinde Yapılacak Yapılar Hakkında Yönetmelik Var.
İmar Affı Kanun ve Uygulama Yönetmeliği var.
Yapı Kayıt Belgesi (İmar Barışı) Kanunu ve Yönetmeliği var.
Mekansal Planlar Yapım Yönetmeliği var.
İmar planları var.
İnşaat ruhsatları var.
Ruhsat dosyalarında en az yaklaşık 20 farklı belge var.
Mimari projeler var.
Binalar için statik ve betonarme proje yapma zorunluluğu var.
Fenni mesuller var.
Yapı kullanma izinleri var.
Bu düzenleme ve belgelerin hepsinin altında yetkili teknik ve siyasi sorumlu imzaları var.
Ama hiçbiri işe yaramıyor.
Sorun binalardan önce ahlak anlayışında çünkü.
O binaya C3 kalitesinde betonu koyan, buna izin veren, onu görüp de ses çıkarmayan ahlakta.
Gerisi teferruat.