Zeytin, Tanrı’nın ülkemize bahşettiği en değerli ürünlerin başında gelir.
Ne var ki onun kıymetini bilmiyoruz.
Mesela Kolin Grubu...
Termik santral yapmak için Soma’nın Yırca köyünde 6 bin ağacı kesti.
İddiaya göre, İzmir-İstanbul Otoyolu güzergahında kesilen zeytin ağacı sayısı 7 milyonu geçti.
Milas’ta bir şirket, köylülerden aldığı 3 bin dönüm arazideki 80 bin ağacı, golf sahası yapmak için katletti.
Mesela Aliağa Belediyesi, herkes uykudayken, Zeytinli Park’taki 200-300 yıllık ağaçları kökünden sökmekte hiç tereddüt etmedi.
***
Bu örnekler, artırılabilir.
Nedir kardeşim, bu ülkedeki zeytin düşmanlığı böyle!
Oysa zeytin, uludur, kutsaldır.
Midilli’de 13 milyon adet zeytin ağacı bulunuyor.
Bu Yunan adasında yaşayan insanların, bırakın zeytin ağacının kesilmesine, en küçük bir zarar verilmesine dahi tahammülü yok.
Ada’dan bir zeytin dalını bile ülke dışına çıkaramazsınız.
Midilli’de bir termik santral çalışıyor, deniz kıyısında...
İki bacasından dumanlar yükseliyor.
Merak ettim, sordum; “Bu santral yapılırken, kaç zeytin ağacı kesildi?” diye...
Yanıt netti: “Bir tane bile kesilmedi. 20 yıl önce termik santral için yer aranırken, zeytin ağacının olmadığı bir alan araştırıldı. Şu an bulunduğu alan uygundu ve tesis oraya kuruldu.”
***
Gelelim Karaburun’a...
3 bin 500 dekarlık zeytinlik alanın ortasına taşocağı kurulmasına onay verildi, iyi mi!
Kösedere’ye kurulacak taşocağı için “ÇED gerekli değildir” raporu ile ruhsat iptali için dava açıldı haliyle; Bakanlığa ve Valiliğe...
İzmir 6. İdare Mahkemesi, Valiliğin “ÇED gerekli değildir” raporunun iptaline karar verdi.
İzmir 1. İdare Mahkemesi de Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın verdiği ruhsatın iptali yönünde karara imza attı.
Taşocağına “ÇED gerekli değildir” derken, ruhsat verirken...
Aslında doğanın katledilmesine izin verildi.
Güzel ülkemde adalet dağıtan yargıçlar varmış hala...
Onlar, bu katliama ve zeytine gelecek zarara izin vermedi.
***
Yargıdan gelen iki güzel karara elbette sevindik.
Fakat kafam yine de karışık.
Çünkü; zeytinin her fırsatta katledildiği ülkemde, bu iki kararın, başka bir makam tarafından reddedileceği kuşkusundan kurtaramıyorum kendimi.
Öyle ya... Ağır abiler, yerel mahkemenin kararlarına rağmen amaçlarına ulaşmadılar mı defalarca?
Bu kez korktuğumuz başımıza gelmesin.
“Korkularımız boşunaymış” diyelim.
Temennim, budur.
Emeğe saygı
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü kutladık önceki gün.
Emek düşmanları, her zaman olduğu gibi yine sahada yoktu.
Emekle, dayanışmayla alakası olmayanlar bile ahkam kesti. Taşeronu bitirenler işçilerle kol kola Gündoğdu’ya giderken... Taşerona yol açanlar, laf olsun gibisinden yazılı bir açıklamayla yasak savdı. Kimi de “1 Mayıs’ın önemine binaen siesta” fotoğrafını paylaştı.
Bazıları da metrobüs ve vapur seferlerini bir bahaneyle azalttı, ya da durdurdu. Aklımızla dalga geçer gibi.
Özetle; emek düşmanları, bu öpülesi ellere bakmadılar.
Emeğin çizgilerini taşıyan, çatlamış, nasır tutmuş şu güzel ellere...
Utanmadan bir de alay ettiler.
Yuh olsun size, yuh!