Milliyet Ege yazarı Hilmi Gültay ağabeyimizin esas yazı alanı, trafik.
Onun bahçesine her girişimde, içimde bir suçluluk duygusu oluşurdu.
Hilmi ağabeye karşı ayıp ettiğimi düşünürdüm.
Meğer benim, hatta başka yazarların trafik konulu yazılarını görünce, çok mutlu olduğunu söylüyor sevgili büyüğümüz.
“Seviniyorum, çünkü” diyor ve ekliyor:
“Trafikteki kurallara inat, kuralsız yaşayanları bilgilendirmek lazım. İnsanlar pisi pisine yollarda ölüyorlar. Bu konuda çaba harcayan herkes, başımızın tacıdır.”
Bugün, yine Hilmi ağabeyimizin bahçesine gireceğim, izniyle.
* * *
Perşembe günkü Milliyet Ege’nin üçüncü sayfa manşeti, okullarda trafik derslerinde okutulacak bir insan öyküsünü içeriyordu.
Torbalılı genç kardeşimiz Ali Erol, kaskı kafasına takacağına, koluna takmış, motosikletiyle tıngır mıngır giderken, trafik ekipleri tarafından durdurulmuş.
Kibar bir dille polisler tarafından uyarılmış Ali Erol.
Kaskın, dirseği değil, kafayı koruması için icat edildiğini anlatmış olmalılar.
Cezayı da yemiş elbette.
Her neyse...
Ali kardeş, yaptığı hatanın farkına varmış, hiç itiraz etmemiş zaten...
Kim bilir bu kaçıncı uyarı, kaçıncı ceza.
* * *
10 dakika sonra...
Telsiz mesajı:
“Merkezden tüm ekiplere! Torbalı çıkışında trafik kazası var. Hemen olay yerine!”
Trafik ekipleri, olay yerine en yakın noktada oldukları için bir solukta vardılar.
Polisler, gözlerine inanamadılar.
Asfaltın ortasında boylu boyunca yatan kişi, az önce kask takmadığı için uyardıkları Ali Erol’dan başkası değildi.
Sürücü bir tarafta, motosiklet bir köşede, kask bir başka noktada...
Ali Erol çok şanslıydı.
Başını asfalta çarptığı halde, trafik polislerinin uyarısıyla taktığı kask sayesinde hayattaydı.
Yani yaşıyordu.
Ekipler tarafından durdurulmasaydı, kask koluna takılı yoluna devam etseydi, belki bugün aramızda olmayacaktı.
Allah onu korudu, sevenlerine bağışladı.
Bir musibet, bin nasihattan iyidir, derler.
Ali Erol, sanırım bundan sonra kask takmadan şurdan şuraya gitmez.
Çünkü o, hayatının en önemli dersini aldı.
Bin değil, yüz bin nasihattan daha önemli bir musibet yaşadı.
* * *
Peki illa ki, doğru yolu bulmak için başımıza bir şeyin gelmesi mi lazım?
Ceza yemek, polisten trafik kurallarıyla ilgili brifing mi almak gerekiyor?
Ölümün soğuk yüzünü hissetmek, sakat kalmak mı lazım, gerçekleri görmek için?
Elbette hayır.
O halde, işimizi şansa bırakmayalım.
Çünkü herkes, Ali Erol kadar şanslı olmayabilir.