Muhittin Akbel

Muhittin Akbel

muhittin.akbel@dogangazetecilik.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yarın bayram...
Günün anlam ve önemine uygun, bayram şekeri tadında bir şeyler yazmak lazım.
Fakat memlekette yazılacak güzel bir şey yok. Her taraf kirli.
En iyi ben size keyifle okuyacağınız bir kitaptan söz edeyim. Gazeteci kardeşimiz Nuray Kaya’nın kitabı Bavul’dan...
Öncelikle şunu belirtmeliyim ki, Nuray Kaya, gazetecilikteki ustalığını daha ilk yazarlık denemesinde de konuşturmuş.
Nuray Kaya’nın ‘Bavul’unu açtım, kendimden çok şey buldum.
Eminim sizler de bir şeyler bulacaksınız.
Yazarımız, “Kitabı okuduktan sonra hayatınız ‘Bavul’dan önce, Bavul’dan sonra’ diye iki kısma ayrılacak” diyecek kadar iddialı.
Doğrusu hiç de haksız değilmiş.
Keşkeler, pişmanlıklar, tutku, dostluk gibi nice duygularla iç içe oluyorsunuz, satırlarda gezinirken...
Kitabın kahramanlarından Elif ve Yaman’la satırlarda yolculuğa çıkarken, isteseniz de istemeseniz de, kendi hayatınıza dair gerçeklerle yüzleşiyorsunuz.
Kitabı daha fazla anlattırmayın bana lütfen!
En kısa yoldan gidin kitapçınıza, Nuray Kaya’nın ilk kitabı “Bavul”u alın, bayramda keyifle okuyun.
* * *
Bavul’u bir kenara bırakıp, gazeteci-yazar Nuray Kaya’nın hayatından bazı kesitler aktarmak istiyorum.
Van depreminde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza hepimiz üzüldük.
Yurdun dört bir yanından, Van’a yardım eli uzandı.
Fakat depremzedeleri ne kadar anlayabildik, bilemiyorum.
Depremzedelerin acılarını en iyi Nuray Kaya anlar. Çünkü o da bir depremzede...
1999 Marmara depreminde Sakarya’da onu Allah korumuş.
Üç katlı evlerinin üstüne yanlarındaki beşer katlı iki binanın devrilmesiyle cehennemi yaşamış Nuray.
O gün kafasına taşlar düşerken, bugün hayatta olduğuna, hala kendisi bile inanamıyor.
50’den fazla arkadaşını kaybeden Nuray’ın o günlerdeki psikolojisini tahmin etmek bile imkansız olsa gerek.
Kendisi üniversite tahsili için Sakarya’dan Konya’ya giderken, öğretmen olan anne ve babası çadırda yaşamış bir yıl boyunca...
Hayatlarını kaybeden öğrencileri için döktükleri gözyaşlarının sel olduğunu anlatıyor Nuray.
“Deprem benden çok şey götürdü ama çok şey de kattı” diyor genç yazarımız ve depremin hayatının dönüm noktası olduğunu şu sözlerle dile getiriyor:
“Depremde, saniyelerin ne kadar değerli olduğunu anladım. Hayatın bir anda bitebildiğini, eğer söylenmesi gereken sözler varsa söylemeyi hiç ertelememeyi, ‘Seni seviyorum. Sen benim için değerlisin’ demenin, atla deve olmadığını öğrendim, o depremde... Enkazdan çıkan tek bacak da gördüm, hastane bahçesinde cesetlerin bulunduğu alanın yanında yeni doğan bebeklerin ağlamalarını da duydum. ‘Çok şükür ailemden iki kişi öldü’ diye sevinenler bile vardı.
Bir baba ile kızının, birbirlerine sarılı bedenlerini çıkardılar enkaz altından... Öylece gömüldüler. Kimse ayıramadı onları... Kendimi savaş çocuğu gibi hissediyorum; çabuk büyümek zorunda kalan, acılarla kavrulmuş ama çok güçlü...
Keşkeler, pişmanlıklar, tanık olduğum onca hayat hikayesinin izleri var Bavul’da...”
Sözün kısası...
Sevgi, aşk ve hayat dolu ‘Bavul’, yaşadıklarından ya da yaşamak istediklerini yaşayamamaktan pişmanlık duymak istemeyenlerin rehberi olacak güzellikte.
Benden size tavsiye...
Bayramda nereye giderseniz gidin, yanınıza bir ‘Bavul’ alın!
İyi bayramlar.