Brüksel, Gent, Brüj gezimizden döner dönmez sizlere anlatmak istediğimiz yer Gotik mimariye sahip devasa büyüklükteki yapıları, zenginliklerle dolu geçmişi, tarih kokan sokakları ve dünyaca ünlü “Mistik Kuzu” tablosuyla Gent.
Belçika’nın başkenti Brüksel’e yapacağınız iki buçuk saatlik bir uçak yolculuğu sonrasında, havalimanında bulundan tren garından kolaylıkla Gent’e ulaşabilirsiniz. Tren ile gidiş fiyatı kişi başı 6.5 euro ve yaklaşık yarım saat sürüyor. Sizde bizim gibi tren yolcuklarını seviyorsanız, bu yolculuktan keyif alacağınıza eminiz.
Gent’te trenden indikten sonra isterseniz 1 numaralı tramvay ile direkt şehir merkezine gidebilirsiniz. Biz tramvayı dönüşte kullanmayı tercih ettik. Halk her Avrupa şehrinde olduğu gibi bisiklet kullanımına önem veriyor. Tren garı, araba otoparkından daha büyük bir bisiklet otoparkına ev sahipliği yapıyor. Günün ilk saatlerini etrafı görerek ve yürüyüş yaparak geçirmek istedik. Tren garında bulunan ünlü kahveciden kahvemizi aldıktan sonra şehir merkezine etrafı seyrederek 20 dakikalık bir yürüyüş yaptık. Zaten amaçta şehri keşfetmek olunca zamanın nasıl geçtiğini anlamıyorsunuz.
Gent’in tarihi 630 yılına dayanıyor. Schelde ve Lys nehirlerinin birleşim yeri olan Gent adını da buradan almıştır. Kelt dilinde birleşme noktası anlamına gelen “ganda” kelimesinden türemiştir. Yaklaşık 11. Yüzyılda Flandra Kontluğu Gent’i koruması altına almış ve zengin tüccarların yerleşim yeri haline dönüşmüş. Kıyı konumda ve İngiltere’nin hemen karşısında olması avantajını da kullanarak kardeş şehir Brüj ile birlikte İngiltere’yle yün ve kumaş ticareti yaparak çok büyük bir zenginliğe kavuşmuş. Ticari zekası yüksel zengin kontlar tarafından yönetildiği için bugün görebileceğiniz yapıların neredeyse hepsi o dönem inşa edilmiştir ve o zenginliği şehirde hissedebiliyorsunuz. Günümüzde bile azıcık olan nüfusuna ve minik alışveriş sokağına rağmen pek çok ünlü dünya markasının mağazasına sahip.
Yılbaşı döneminde olduğumuz için bizi şehir merkezinde kurulmuş muhteşem bir yılbaşı marketi ve kocaman bir dönme dolap karşıladı. Markette yaptığımız kısa bir tur ve ufak bir atıştırma sonrası ilk durağımız;
Gent Çan Kulesi zengin soylular tarafından şehrin bağımsızlığını simgelemek için 1380 yılında yapıldı. O tarihlerde yangınları ve şehrin olası saldırılarını gözlemek için kullanılıyordu. Şimdi ise turistlere şehre yukarıdan harika bir manzara sağlıyor. Ayrıca kule UNESCO Dünya Kültür Mirası listesinde yer almaktadır. Kulenin tepesinde ki ejderha Gent’in sembolü ve şehrin koruyucusudur. Kuleye çıkıp şehri yukarıdan seyretmek isterseniz fiyatı 8 euro.
Gent’in ikinci büyük yapısı olan Aziz Bavo Katedrali, 942 yılında inşa edilmiştir ve 89 metre uzunluğundadır. 5. Karl’ın Gent’te doğması ve burada vaftiz edilmesi katedrali önemli bir konuma getirmiştir. Zamanla halk tarafından ilgi kaybeden ve sevilmeyen Karl, Kanuni Sultan Süleyman’a karşı Mohaç ve Preveze Deniz Savaşı’na katılarak kaybetmiştir. Ölümünün ardından Katedral Gent Psikoposluğu’na devredilmiştir.
Katedralin en önemli eseri, 1432’de Hubert ve kardeşi Jan van Eyck tarafından yapılan Mistik Kuzu tablosudur. 12 ayrı tablonun birleşimiyle oluşan Mistik Kuzu’da sol üst köşeden başlayarak Hz. Âdem, Melek Korosu, Hz. Meryem, Hz. İsa, Vaftizci Yahya, Telli çalgı çalan melekler, Hz. Havva, Azizler, Sunak ve ibadet eden kadınlar yer almaktadır. Gent’te tablonun vermek istediği mesajı şu şekilde özetliyorlar: “Dünyanın günahlarını bizden uzak tutan şey Tanrı’nın kuzusu olsun”
Mistik Kuzu özellikle 2. Dünya savaşı sırasında Almanlar tarafından 2 defa çalınmış hatta Hitler özel koleksiyonuna eklemiş. Savaşların ardından geri getirilmiş. Normalde 13 parçadan oluşan eserin biri kayıp olduğu için şuan 12 parça olarak sergilenmektedir.
Gent’in en ilginç noktalarından birisi bizce Aziz Michael Köprüsü. Köprünün özelliği yüksek olmamasına rağmen şehrin en önemli yapılarının bu köprünün etrafında toplanmasıdır. Köprü üzerinde Gent’e ait neredeyse bütün önemli yapıları görebilir, fotoğraflarını çekebilirsiniz.
Şehirde herkesin buluşma noktası olan Graslei’ye bizde hayran kaldık. Sabah akşam demeden kalabalık olan bu nokta bütün kafelerin ve restoranlarında ortak noktası. Özellikle nehir kıyısı bir kafede kalabalığı izleyerek kahve içmek favori aktivitelerin başında yer alıyor.
Bu arada nehrin bir tarafına Graslei diyorlar diğer tarafına da Korenlei. İki tarafta bizim için aynı güzellikle ve aynı imkânlara sahip. Nehirde tekne turu yapmak isterseniz kalkış noktası da burası. Fiyatı kişi başı 7 euro. Kuleleri gezildikten sonra ufak bir kahve molası verebilir ya da tekne turu yapabilirsiniz.
Küçük bir şehir olan Gent’te hiç beklenmedik büyükte markaların olduğu alışveriş bir alışveriş caddesi mevcut. Sabahın erken saatlerinde hareketlenen bu cadde de birçok dünya markasına ulaşabilirsiniz. Kaybolmaktan çekinmeden gezebileceğiniz Gent’te neredeyse tüm anayollar sizi Gent Çan Kulesine götürecektir.
Bizim Gent’te en sevdiğimiz sokak Werregarenstraat yani Grafiti Sokağı. Genç nüfusun kalabalık olduğu Gent’te sanatçı ruhu taşıyan bütün gençler her gece bu sokağın duvarlarını boyuyor. Turistlere de bol bol fotoğraf çekmek kalıyor. Sokağın ilginç yanı şu ki; neredeyse 7/24 boyandığı için birer gün arayla yapacağınız ikinci ziyarette sokağı aynı bulamayabilirsiniz.
Gezimizin son adresi ve Gent’in en ihtişamlı yapısı Kontlar Şatosu. Şato 1180 Yılında Kont I. Philip tarafından yaptırılmış. Haçlı seferlerinde birçok savaşa katılan Philip savaşlarda gördüğü kalelerden esinlenerek yaptırmış bu şatoyu. 1400’lü yıllara kadar kale asıl görevine devam ettikten sonra adliye ve sonrasında hapishane olarak kullanılmış. Kale hiç bozulmadan kaldığı için içinde gezerken kendinizi Lord ve ya Lady gibi hissetmenizi sağlıyor.
İçerisinde o dönemin kıyafetleri, silahlarını, eşyalarını ve işkence aletlerini görebilirsiniz. Şatoya giriş kişi başı 6 euro.
Son olarak tavsiyemiz seyahatinizi aralık ayının ilk 3 haftası içine denk getirebilirseniz kurulan yılbaşı pazarlarının büyüleyici güzelliğini ve yılbaşı ruhunu da yaşayabilirsiniz.