Uzmanlar küçük yaşlarından itibaren ruhsal ihtiyaçlarının karşılanmadığını düşünenlerin ileride yeme bozukluğu sorunlarıyla karşılaştıklarını söylüyor
Geçtiğimiz hafta sonu Acıbadem Üniversitesi’nde düzenlenen, anoreksiyadan obeziteye farklı yeme bozukluklarının anlatıldığı 4. Ulusal Sağlıklı Yaşam Sempozyumu’na katıldım. Erken çocukluk döneminde yaşadığımız her şeyin ileride beslenme alışkanlıklarımız üzerinde çok büyük rol oynadığını anlatan uzmanların örnekleri çok etkileyiciydi. Beslenme ve Diyetetik Bölümü Başkanı Prof. Dr. Murat Baş’ın yönetiminde gerçekleştirilen sempozyumdaki konu başlıklarından ikisi “Yeme Bozukluklarının Psikolojik Dinamikleri” ve “Tıkınırcasına Yeme Bozukluğu ve Gece Yeme Sendromu”ydu. Sunumların ardından uzmanlara sorularımı yönelttim. Bakın neler anlattılar...
“Yemek duygularla baş etmek için de başvurulan bir yöntem”
Prof. Dr. Mine Özmen (Psikiyatr)
Erken çocukluk döneminde kurduğumuz ilişkiler, çevre koşulları ve bunları nasıl algıladığımız kişilik yapımızı ve ruhsal çatışmalarımızı doğrudan etkiliyor. Örneğin, çocuk annesinin yemeğini geç getirmesini, annesinin kendisini sevmediği şeklinde yorumlayabiliyor.
“Cinsellikle ilgili korku ve çatışmalara da dikkat”
Bebeğin doyurulma, temizlenme gibi fiziksel ihtiyaçlarının yanı sıra sevilme, ilgilenilme, değer verilme ve iç dünyasının anlaşılması gibi ruhsal ihtiyaçlarıda var. İhtiyaçlarının karşılanmadığını düşünen bir bebek kendisinin değersiz olduğuna yönelik bilinçdışı bir inanç geliştirebiliyor. Bu algı derin bellekte depolanıyor ve ileride bir yeme bozukluğu problemi olarak ortaya çıkabiliyor.
Yemek duygularla baş etmek için de başvurulan bir yöntem. İçindeki boşluk duygusunu gidermek veya sevilme ihtiyacını tamamlamak için kişiler yemeğe yöneliyor. Yani sadece mideyi değil, ruhu da doyurmak için yiyoruz.
Yememe hastalığı olarak da bilinen anoreksiya nervozada hastalar bize “Zayıf kalmak istiyorum” diye gelebilir. Ama aslında bunun altında cinsellikle ilgili korku ve çatışmalar yatıyor olabilir. Örneğin, tacize uğramış birinin kadınsı bir görünümü istememesi ve çocuksu kalma arzusu yememe nedeni olabilir. Bu hastalar kendilerini güçsüz, değersiz ve etkisiz olarak da değerlendirebiliyor. Bu duygularla da yemeyerek, dış görünümünü idealize kadına benzetip mükemmel olmaya çalışarak savaşıyor.
Hayatlarını anne ve babalarını memnun etmeye ya da “iyi çocuk” olmaya adayıp kendi istek ve arzularını hep geri plana atan kişiler var. Bu kişiler kendileri olamama pahasına yaşamaya devam ederken, bir anda ergenlik döneminde bundan vazgeçebiliyor. “Sen bana dayatamazsın” diye düşünüyor ve bu düşünceki kişide yeme bozukluğu ortaya çıkıyor.
“Duygusal ihmal yememe sorununa neden olabilir”
Yeme bozuklukları kimi zaman söz öncesi, bebeklik veya çok erken çocukluk dönemine ait yaşanmışlıklardan da kaynaklanabiliyor. Örneğin bebeklik veya erken çocukluk döneminde maruz kalınan duygusal ihmal, fiziksel ve cinsel istismar ilerleyen yıllarda obezite olarak karşımıza çıkıyor. Burada terapi yapılarak kişinin gerçek sıkıntısının farkına varması, onu söze dökmesi ve çözmesi gerekiyor.
“Yedikten sonra suçluluk duygusu hissederler”
Doç. Dr. Fulya Maner(Bakırköy Prof. Dr. Mazhar Osman Ruh Sağlığı ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Psikiyatri Kliniği)
Tıkınırcasına yeme bozukluğu (TYB) belirli bir zaman diliminde örneğin bir-iki saat içinde, çoğu kişinin yiyebileceğinden belirgin olarak çok daha fazla miktarlardaki yiyeceği yeme durumudur. Atak sırasında kişi yeme kontrolünü kaybeder ve normalden çok daha hızlı yer. Yeme hali mide iyice şişene kadar hatta şiştikten sonra bile devam edebilir.
Hapur hupur yemek bir utanma duygusu da oluşturduğu için TYB’li kişiler atak olduğunda genellikle tek başına yer. Tıkınırcasına yedikten sonra kendinden iğrenme ve ağır suçluluk duygusu hisseder. Tıkınırcasına yeme atakları ortalama üç ay süre ile haftada en az bir kere ortaya çıkar.
TYB genellikle 20’li yaşların başlarında ortaya çıkar. TYB hastalarının çoğu aşırı kilolu ya da obezdir. Çocukluk çağında ve ailede obezite, beden ve görünüme ilişkin olumsuz değerlendirmelere maruz kalma
ve düşük özgüven risk etkenleridir.
“Uyuyabilmek için yemeleri gerektiğine inanırlar”
Obeziteyle ilişkili bir diğer yeme bozukluğu da gece yeme sendromu (GYS).
Bu kişiler, bir gün içinde yedikleri yemeğin dörtte birini akşam yemeğinden sonra yer. Haftada en az iki gece yeme dönemi olur.
Bu kişiler uyurgezer haldeyken değil, tamamen hatırlıyorken ve bilinçli olarak gece yerler.
GYS’lilerin sabah yeme isteği olmayabilir, sabah kahvaltısını atlayabilirler. Akşam yemeğinden uyuyana kadarki sürede veya gece boyunca güçlü yeme arzuları vardır. Uykuyu başlatabilmek ya da tekrar uykuya dalabilmek için bir şeyler yemeleri gerektiğine inanırlar.
GYS’li kişilerin “Yemezsem uyuyamam” düşüncesinden kurtulmalarına yardımcı olmak gerekir. Tedavideki başlıca hedef; zamanla gece yemek alımını azaltarak, yiyecek alımını gün içinde daha erken saatlere kaydırmaktır.