Prof. Dr. Birol Özer “Yeni bir yöntem sayesinde mideyi kesip çıkarmadan da obezite tedavi edilebiliyor. Bu yöntemde mideye ağızdan girilip mide büzülüyor, cerrahi riskler azalıyor” diyor
Türk Gastroenteroloji Derneği (TGD) tarafından, 1-6 Aralık 2017 tarihleri arasında düzenlenen 34. Ulusal Gastroenteroloji Kongresi’nde hepimizi yakından ilgilendirecek güncel gelişmelerden haberdar oldum. TGD’nin ve kongrenin başkanı Prof. Dr. Serhat Bor ülkemizde yüzde 22 oranında görülen reflünün bölgelere göre dağılımı hakkında bilgi verdi. 3 bin 200 kişi üzerinde, Türkiye genelinde yapılan bir araştırmaya göre reflü yüzde 27.3’lük bir oranla en sık Marmara Bölgesi’nde görülüyor. Onu Karadeniz Bölgesi takip ediyor. Reflünün en az görüldüğü yerlerse Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri. Prof. Bor, Marmara’daki yüksekliği bölgede obezitenin ve yüksek stres düzeyinin yaygınlığına bağlıyor. Güncel araştırmalar, yaygın olan reflüyle psikiyatrik hastalıklar arasında da bir ilişki olduğunu gösteriyor. Prof. Bor yaptıkları yeni bir araştırma ile kendilerine reflü şikayetiyle gelen hastaların yaklaşık yarısında ciddi psikiyatrik problemler olduğunu ortaya koyduklarını anlatıyor. Bu hastalıklar reflüye yol açmıyor ancak başta depresyon olmak üzere psikiyatrik hastalıklar reflünün daha kötü hissedilmesine neden oluyor. Bu nedenle Prof. Bor reflü hastalarının psikiyatriste de yönlendirilmeleri gerektiğini söylüyor.
Hepatit C yok oluyor
Dünyada 170 milyon kişide bulunan Hepatit C de oldukça yaygın bir hastalık olarak kongrenin gündemindeydi. Prof. Dr. Birol Özer son birkaç yılda hiç yan etkisi olmayan, başarı oranı yüzde 99’a yaklaşan ilaç tedavileriyle hepatit C’nin üç, dört haftada tedavi edilebildiğini anlattı. 2030 yılından sonra Hepatit C’nin dünya genelinde bir sorun olmaktan çıkabileceğini ve hastalığın keşfinden itibaren bu kadar kısa sürede tamamen tedavi edilir hale gelmesi açısından tıp tarihinde bir başarı hikayesi olduğunu paylaştı. Prof. Özer Türkiye’de ilk defa bu kongrede anlatılan bir yenilikten de bahsetti. Günümüzün en büyük problemlerinden biri halini alan ve pek çok hastalığa zemin hazırlayan obezitenin tedavisinde, obezite cerrahisine alternatif daha risksiz yeni bir yöntem bulunmuş. “Yeni yöntemde mideye endoskopla ağızdan giriliyor ve mide içeriden büzülüyor. Yani obezite cerrahisindeki gibi hastanın karnı yarılmıyor veya midenin bir bölümü kesilip çıkarılmıyor. Böylelikle cerrahide ortaya çıkan ciddi bazı riskler de ortadan kalkıyor. Ancak cerrahiye göre kilo verme açısından bu yöntem yüzde 10-15 daha zayıf kalabiliyor” diyerek Prof. Özer yeni yöntemi özetledi.
Kahve ile karaciğer kanserinden korunun
PROF. Dr. Orhan Sezgin ise hastalıklar ortaya çıkmadan hastalıkları önlenmenin önemine değindi. Yaşlanan toplum ile giderek daha sık görülen kolon kanseri üzerinden durumu anlatan Sezgin, 50 yaşına gelmiş her sağlıklı insanın dışkıda gizli kan testi ve kolonoskopi yaptırması sonucu polipleri tespit edilebildiklerini ve alabildiklerini söyledi. Bunun yanı sıra Akdeniz tarzı beslenmenin ve yoğurt, kefir, çökelek gibi probiyotik zengini gıdaların da kolon kanserinden korunmada etkili olduğunu vurguladı. Prof. Sezgin’in paylaştığı ilginç bilgilerden biri de günümüzde görülme sıklığı giderek artan karaciğer kanseriyle ilgiliydi. Sezgin günde 2-3 kupa filtre kahve tüketiminin, karaciğer kanserine karşı koruyucu etkisinin olduğunu söyledi. Ancak bu bilgiyi referans alıp kahve tüketecekleri şimdiden uyaralım: Şekerli, katkı maddeli ve aromalı kahveler faydalı gruba girmiyor.