Bugün 1-7 Nisan Kanser Haftası’nın ikinci günündeyiz. Her yıl ülkemizde 150-170 bin kişi kanser olduğunu öğreniyor. Yeni yaşam alışkanlıklarımız nedeniyle kanser her geçen gün daha da büyüyen bir problem olarak çözülmeyi bekliyor. Ama hemen korkuya da kapılmamalı. Bazı alışkanlıkları değiştirerek kanser riskini yüzde 35-40 oranında azaltmak mümkün görünüyor. Çocukların ileride kanser olmalarını engellemek içinse büyük oranda ailelere sorumluluk düşüyor.
Tüm bunlar geçtiğimiz hafta sonu katıldığım 6. Türk Tıbbi Onkoloji Kongresi’nde ele alındı. Binin üzerinde yerli ve yabancı bilim insanının katıldığı, 500’e yakın bilimsel araştırmanın sunulduğu kongre onkoloji alanındaki güncel bilgilere ulaşmamızı sağladı. Kongrede takip ettiğim oturumlarda anlatılanları sizin için derledim. Eşzamanlı oturumlar olduğu için takip edemediğim oturumlarda anlatılanları da kongre başkanı Prof. Dr. Gökhan Demir’den öğrendim. Demir’in anlattığı yeni tanı ve tedavi yöntemleri kanserle özdeşleşen korkunun yanına ümit duygusunun da yerleşmesine olanak tanıyor.
- Kanser günümüzde görülme sıklığı giderek artan bir hastalık. Ancak Türkiye’deki kanser haritası incelendiğinde ülkemizdeki kanserlerin yaklaşık yüzde 35-40’ı önlenebilir kanserler. Mesela Türkiye’de tütün kullanımıyla ilişkili akciğer, baş, boyun, mesane kanserleri çok sık görülüyormuş. Sadece sigara kullanım alışkanlığını bile azaltmayı başarırsak kanser sıklığında ciddi bir azalma olabilir.
Yeni bir tanı yöntemi
- Kanser riskini artırdığı bilinen obezite de ciddi bir tehlike olarak karşımızda. Çocuk obezitesinin günümüzde çok yüksek ve hızla artıyor olması da gelecekte Türkiye’de kanserin ciddi bir hızla artmasına yol açabilir. Bu nedenle de ailelerin çocuklarına bırakabilecekleri en önemli mirasın sağlıklı beslenme ve yaşama alışkanlıkları olduğu söylenebilir.
- ABD, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde kanserin görülme sıklığı azalmaya başlamış. Çünkü sağlıklı yaşama ilgi bu ülkelerde ciddi düzeyde artmış. Artık insanlar sigarayı bırakmaya, düzenli egzersiz yapmaya, sağlıklı beslenmeye ve psikolojik olarak iyilik halini korumaya çalışıyor. Tabii bunlar sadece kanser sıklığını azaltmakla kalmıyor, sağlıklı ve kaliteli yaşam süresini de hızla artırıyor.
- Kanserin görülme sıklığında azalma olmasının ve kanser sonrası iyileşme oranlarındaki artışın başlıca sebeplerinden biri de tanı ve tedavi yöntemlerindeki büyük gelişmeler. Bunlardan biri olarak PET MR yeni bir tanı yöntemi olarak ilk defa kongrede tanıtıldı. Bu yöntemle daha az radyasyon verilerek, çok ufak tümörler bile tespit edilebiliyor.
Genetik analiz yapılmalı
- Kadınlarda en sık görülen kanser türü olan meme kanserinde tomosentez denilen cihazlarla mamografiye göre çok daha küçük kanser hücrelerinin bile tespit edilmesi mümkün. Yeni yöntemlerle çok daha küçük tümörlerin bile tespit edilebiliyor olması, erken teşhise olanak sağlayarak, tedavide başarı şansını artırıyor.
- Tedavide başarı şansını artırmak adına artık kanser hücrelerine genetik analizler yapıldıktan sonra tedaviye başlanması daha uygun görülüyor. Ancak kanser hücreleri sürekli genetik açıdan değişim geçirdiğinden tümördeki genetik değişimi anlayabilmek için sürekli tümörden parça alıp biyopsi yapmamak adına da likit biyopsi denen yeni bir yöntem geliştirilmiş.
- Likit biyopsi ile tümör hücresinden parça alınmadan, kanda tümöre ait DNA parçacıkları tespit edilerek, kanser hücresindeki genetik değişim saptanıyormuş. Ayrıca radyolojik taramalarda görülemeyecek kadar küçük tümörlerin bile kanımızda varlığını tespit etmek likit biyopsinin ikincil kullanım amacı olacakmış. Dört veya beş yıl içinde likit biyopsi sayesinde kan vererek vücudumuzda küçücük bir kanser hücresi olup olmadığını bile öğrenebileceğiz.
Ümit veren tedavi seçenekleri
- Son üç-dört yılda kanser tedavisindeki en büyük gelişmelerden biri olarak görülen immunoterapi yöntemi de kongrede masaya yatırıldı. İmmunoterapinin bağışıklık sistemi hücrelerimizin kanser hücrelerine saldırmasını sağlayan bir tedavi yöntemi olarak, şu anda melanomda, akciğer ve böbrek kanserlerinde onaylı olarak kullanılabildiğini öğrendik.
-Kanser hücresinin iç mekanizmalarını bozarak tümörün kendi kendisini yok etmesini sağlayan akıllı ilaçların günümüzde gelişerek arttığı da kongredeki ümit veren gelişmelerden biriydi. Bu akıllı ilaçların melanom, böbrek ve karaciğer kanserleri ile akciğer kanserlerinin belirli alt gruplarında kemoterapiyi ilk tedavi seçeneği olmaktan çıkardığını öğrendik. Böylece hastaların bulantı, kusma, saç dökülmesi gibi kemoterapiye bağlı yan etkilerden kurtulabildiği de anlatıldı.