ava bir sıcak bir soğuk... Her gün kafamızda “Yanımıza ceket alalım mı, almayalım mı?” sorusu... Etrafımızda kırgınlık ve yorgunluk hisseden, öksüren, hapşıran insanların sayısındaki artış... Mikroplarla köşe kapmaca sezonu başladı. Okulların açılması ve soğuk havaların bizi kapalı alanlara hapsetmesiyle havada damlacıklar halinde kalıp bir kişiden diğerine hızla geçen mikroplar hepimizin kapısını her an çalmaya hazır en büyük tehlike olarak bekliyor. İşyerinde, okulda, toplu taşıma araçlarında “şifayı kapmış” kişilerin ellediği nesnelere dokunmak bile mikropların bizim de vücudumuza girmesi için yeterli oluyor. Bu karşılaşmada güçlü taraf olmak ve köşe kapmaca oyununu kazanmak isteyenler için virüs ve bakterilerle mücadelede en etkili taktikleri derledik.
- Virüs ve bakteri gibi mikroplara bağlı oluşan grip ve soğuk algınlığından korunmanın en etkili yolu elbette onlarla hiç karşılaşmamaktır. Ancak insanlarla teması kesip izole yaşamak da mümkün değil. Bu nedenle en azından burun akıntısı olan, aksıran, hapşıran kişilere olabildiğince yaklaşmayarak ve mikropların genellikle elden geçtiğini hatırlayıp o kişilerle tokalaşmayarak ilk koruyucu önlemimizi alabiliriz.
- Enfeksiyonların en yaygın yayılma yollarından biri de yüzeylerle temastır. Yani işyerinde, okulda, toplu taşıma araçlarında “şifayı kapmış” kişilerin ellediği kapı kolu, telefon ve bilgisayar gibi ortak kullanılan nesnelere dokunduğumuzda da mikroplarla karşılaşıyoruz. Ortak nesnelere dokunduktan sonra elimizi en kısa sürede sabunlu suyla yıkamak ve elimizi yıkamadan ağız ve burun gibi mikropların giriş yollarına elimizi götürmemek bizi bu karşılaşmanın olumsuz etkilerinden koruyacaktır.
Gevşemeye bakın
- Aşı olarak da gripten korunmak mümkün. Uzmanlar riskli gruplar olarak ifade ettikleri “Gebeler, altı ayla beş yaş arası çocuklar, 65 yaşın üzerindeki kişiler ve kronik hastalığı olanlar”ın grip sezonunda aşı olmaları gerektiğini özellikle vurguluyor. Aşının koruyuculuğu yapıldıktan 14 gün sonra başlıyor ve hastalıktan yüzde 70 oranında koruyor. Aşının yumurta alerjisi olan kişiler haricindekilerde herhangi bir yan etkisi de bilinmiyor.
- Bağışıklık sistemimizi güçlendirecek yaşam tarzı değişiklikleriyle de mikroplarla karşılaşılsa bile etkin mücadele sağlanabilir. Altı-sekiz saatlik düzenli uyku ve haftanın üç, dört günü 40-45 dakikalık egzersiz planı oluşturmak önerilen değişiklikler arasında yer alıyor. Ayrıca saunaya gidip gevşemek veya arkadaşlarla eğlenmeye çıkmak gibi stresi azaltacak aktiviteler de bağışıklık sistemimizi güçlendiriyor.
Doğanın gücünden yararlanın
- Doğal ürünlerle de bağışıklık sistemini güçlendirerek gribe ve soğuk algınlığına karşı zırhlarımızı kuşanabiliriz. Her sabah aç karnına bir çay kaşığı yeni öğütülmüş çörek otunu kestane balı veya balla karıştırarak yutmak mikroplara karşı direnç geliştirmemize yardımcı olabilir.
- Eczaneden temin edilebilecek beta-glukan kapsüllerinin en az iki ay süreyle kullanılması da bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Doğal antibiyotik olarak geçen propolisten hazırlanan spreylerin boğazın derinlerine gelecek şekilde günde birkaç defa sıkılması da mikropları öldürmede yardımcımız olabiliyor.
- Bitkisel çaylardan yararlanmak için yılın en doğru günlerindeyiz. Soğuk havalarda yeşil çay veya ada çayıyla yoğun derişimli (bir bardağa iki-üç çay poşeti) çay hazırlayın. Yeşil çayın içindeki kateşinler virüslerin çoğalmasını engelleyerek, ada çayının içindeki sineol ise fırsatçı bakterilerin gelişmesini durdurarak bizi hastalanmaktan koruyabilecek bir kalkan olabiliyor.
C vitamini ve probiyotik desteği
C vitamini de probiyotik de bağışıklığımızın en büyük destekçilerindendir. Bu nedenle mevsime uygun yeşil yapraklı sebzeler ve mandalina gibi narenciyeleri yeterince tüketerek C vitaminimi ihtiyacımızı, ev yapımı yoğurt, kefir ve turşu gibi besinlerle de probiyotik ihtiyacımızı karşılamayı ihmal etmemeliyiz.