“Doğal Doğum” kitabının yazarı Dr. Gülnihal Bülbül: “Şu anda sezaryen gereksiz yere tercih ediliyor. Doğal olarak yapılabilen bir eylem, büyük ameliyatlar grubuna giren sezaryenle ciddi bir operasyona dönüştürüldü”
Günümüzde doğal doğum da giderek popülerleşiyor. Ünlü anneler arasında ebe eşliğinde doğurma hızla trend oluyor. Aslında Batı ülkelerinde doğum çoktan doktorlar tarafından hastanede gerçekleştirilen bir eylem olmaktan çıkmaya başlamış bile. Bunları Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Gülnihal Bülbül’ün raflarda yerini alan kitabı “Doğal Doğum”u (Hayy Kitap) okudukça öğreniyorum. “Bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanı nasıl olur da ‘Doğumu doktorlar yerine ebeler yaptırsın’ der!” diye düşünenleriniz olabilir. Elbette riskli doğumlar doktor kontrolünde olmalı diye uyaran Bülbül, doğumla ilgili sorularımızı yanıtladı.
- Uzun yıllar kadınlar ebeler yardımıyla ev ortamında doğurdu. Ancak endüstrileşmeyle birlikte doğum, doktorlar tarafından hastane ortamında yaptırılan riskli, medikal bir olaya dönüştürüldü.
- Modern hayatta her şeyi çok planlı yaşamaya başladık. Doktor da, anne de doğumun planlı ve daha az sürprize açık olmasını istiyor. Eşi “İş seyahatine çıkmam gerekiyor. Bekleyemem bu doğum mutlaka olacak” diye ısrarcı olduğu için sezaryenle doğurmak zorunda kalan gebe bile gördüm. Kadınların artık ağrıya, acıya çok tahammülü de yok. Doğumla ilgili bir süreç için çaba sarf etmek, sabretmek istemiyorlar.
- Doğum 7 gün 24 saat yani her an olabiliyor. Bütün gün çalışan doktor gece yarısı da hastaneye gelmek zorunda kalmak istemiyor. Ayrıca doktorlar dava edilmekten ve ailelerle sorun yaşamaktan bıktılar ve korkuyorlar. Bu nedenle de doğumu kendi doğal sürecine bırakmak yerine sezaryenle kendi kontrolleri altına almak istiyorlar.
“Doğal doğuma kıyasla sezaryende ölüm riski üç kat artıyor”
- Hollanda, İsveç, Belçika, Danimarka gibi gelişmiş ülkelerde sezaryen oranları çok daha az artıyor. Örneğin Hollanda’da doğumların üçte biri evlerde, ebelerle doğal olarak gerçekleşiyor. Hollanda’da sezaryen oranı (yüzde 17) da oldukça düşük. Anne-bebek ölüm oranlarının da en düşük olduğu ülke Hollanda. Yani doğum hastane ortamına taşındıkça doğallıktan uzaklaşıyor, sezaryen oranı ve riskler artıyor.
- Sezaryeni tamamen kaldırmak da hatalıdır. Anneye veya bebeğe bağlı bazı özel durumlarda sezaryen hem annenin hem de bebeğin hayatını kurtarabilir. Afrika’da sezaryen oranları yüzde 4, Afganistan’da yüzde 2-3, bu ülkelerde anne-bebek ölümleri çok yüksek. Yani doktor tıbbi olarak sezaryenin gerekli olduğunu söylüyorsa, orada da aileler doktoruna güvenmeli ve ısrarla buna karşı çıkmamalı.
- En büyük sorun sezaryenin gereksiz yere çokça tercih edilmesi. İnsanlığın başından beri doğal olarak yapılan bir eylem, büyük ameliyatlar grubuna giren sezaryenle ciddi bir operasyona dönüştürüldü. Doğal doğuma kıyasla sezaryende kanama ve enfeksiyon gibi sebeplere bağlı olarak ölüm riski üç kat artıyor. İkinci, üçüncü sezaryende riskler ciddileşiyor.
“Doğal doğum anne-bebek bağını güçlendiriyor”
- Kadın doğal yollarla doğum yapınca bundan müthiş bir haz duyuyor. Başarmanın da verdiği etkiyle kendisini çok daha güçlü hissediyor. Sezaryen olan kadını düşünün. Bakması, emzirmesi gereken bir bebek var. Ama aynı zamanda da kocaman bir ameliyat olmuş ve ağrıları var. Kendi bedensel ihtiyaçlarını karşılarken bile zorlandığı için bebeğinin bakımı konusunda kendisini yetersiz hissediyor. Tüm bunlar sezaryenle doğumda daha fazla depresyon görülmesine yol açıyor.
- Doğum planlı sezaryenle yapılınca, doğal doğumda olduğu gibi vücut hazırlanmadığından, annelik hormonu (prolaktin) yeterince yükselmiyor, hemen sütü gelmiyor ve emzirme gecikiyor. Çocuk bir aşıdan, antibiyotikten çok daha yüksek koruyucu etkiye sahip anne sütünden mahrum kalıyor.
- Doğal doğumda oksitosin denilen sevgi hormonu da çok daha yüksek miktarda salgılanıyor. Bu da anneyle bebeğin duygusal olarak çok daha güçlü bağlanmasını sağlıyor. Doğal yolla doğan bir bebek, annesinin vajinasında iyi mikroplarla karşılaşıyor. Bunlar bebeği kötü mikroplara karşı koruyor.
Hamilelere öneriler
- Annelik geciktirilmemeli. Yaş arttıkça gebe kalma ve normal doğum şansı düşüyor.
- Gebeliğe hazırlanırken sağlıklı beslenilip fazla kilolar verilmeli. Gebelik döneminde 7-14 kilo alınmasını kabul edebiliyoruz ama bunun üzerine çıktıkça normal doğum şansı azalıyor.
- Gebelikte hareketli olunması normal doğum şansını artırıyor. Erken doğum, kanama, düşük riski gibi başka bir sakınca yoksa, gebeler günde 50 kere çömelip kalkmalı ve günde bir saat yürümeliler.
- Kadınların doğumu “riskli bir eylem” yerine “doğal bir eylem” olarak algılaması gerekiyor. Bunun için sağlıklı gebeleri ebeler takip etmeli ve riskli bir durum ortaya çıkmadığı sürece doğumu ebeler yaptırmalı.
- Kadınlar en çok ağrıdan korktukları için doğal doğumdan uzaklaşıyorlar. Ancak doğru nefes çalışmalarıyla doğum sırasında ortaya çıkabilecek ağrıyı en aza indirmek mümkün.