Metin Uyar

Metin Uyar

metin.uyar@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçtiğimiz hafta 45. Avrupa Klinik Eczacılık Kongresi Oslo’da düzenlendi. Ülkemizden bir akademisyen de kongrede davetli konuşmacı olarak yer aldı. “Çocuklarda ve ergenlerde tip 2 diyabet ve obezite” konulu sunumunun detaylarını ve bu konudaki güncel bilgileri öğrenmek için Marmara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Klinik Eczacılık Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Şule Apikoğlu Rabuş ile buluştuk.

Sunumunuzun çıkış noktası neydi?

Türkiye’de iki lise ve iki ortaokulda 1120 öğrenci üzerinde tip 2 diyabet riskini ve ilişkili yaşam tarzı faktörlerini belirlemeye yönelik bir çalışma yaptık. Bu çalışmada öğrencilerin yaklaşık üçte birinin tip 2 diyabet riskine sahip oldukları ortaya çıktı. Bu oran oldukça korkutucu ve acil önlem almadığımız takdirde çocuklarımız önce obez ve tip 2 diyabet, 20’li yaşlarına geldiklerinde de kalp krizi, felç, körlük gibi diyabete bağlı komplikasyonlarla karşı karşıya kalacak.

Dünyada da bu hastalıklar bu düzeyde hızla artıyor mu?

Amerika bu oranların halen en yüksek olduğu ülke. “Charlie’nin Çikolata Fabrikası” filminin 1971 yılı versiyonundaki obez çocuk ile 2005 yılı versiyonundaki obez çocuk arasında en az 30 kilo fark var. Yani eskinin obezi orada bugünün normali haline gelmiş durumda. Bizde de durum buraya doğru hızla ilerliyor. Şu anda bile Avrupa bölgesinin açık ara en yüksek diyabet oranına sahibiz.

Ülkemizdeki hızlı artışın nedeni nedir?

Bunun birinci sorumlusu sağlıksız yaşam tarzı tercihlerine dayalı yeni yaşam stilimiz. Hızlı kent yaşamında hazır ve paketli gıdalarla sağlıksız besleniyoruz. Akıllı teknolojik aletlerimiz yardımıyla neredeyse hiç hareket etmeden yaşamımızı sürdürebiliyoruz. Elbette bu durum büyüklerini rol modeli alan çocuklarımızı da etkiliyor.

Çocuklar ailelerini sağlıksız yaşam alışkanlıkları konusunda taklit ediyor öyleyse.
Genellikle taklit ediyor. Araştırmamızda obezite ve diyabet açısından riskli bulduğumuz çocuklar sağlıklı çocuklara göre daha sık atıştırmalıklarla beslenmekteler. Daha az egzersiz yapmaktalar. Daha az meyve, sebze tüketmektelerdi. Ekran önünde geçirdikleri süre de sağlıklı çocuklara göre daha uzun yani daha dijital çocuklar. En önemlisi, benzer olumsuz özellikler riskli çocukların ailelerinde de mevcut.

“Ekran karşısında günde iki saatten az kalınmalı”

Dijital çocuklar kavramını kullanıyorsunuz, dijitalleşme sağlıklı yaşam alışkanlığı kazandırmak amacıyla da kullanılabilir mi?

Araştırmamızda riskli çocukların üçte birinin günde en az altı saatini televizyon, tablet, akıllı telefon gibi ekranların karşısında geçirdiklerini gördük. Oysa ders dışı amaçlarla ekran karşısında kalınan sürenin günde iki saatten az olması gerekir. Çocuklarımız bilgisayar oyunu oynama konusunda ısrarcıysa da onları elektronik eğlenceyi fiziksel hareketlilikle birleştiren “Wii” gibi oyunlara yönlendirelim.

Çocukluk ve ergenlikte fiziksel hareketliliği artırıcı neler yapılabilir?

Çocukluk ve ergenlikte düzenli aktivitelerden sıkılma olasılığı daha yüksektir. Bu nedenle de fiziksel aktivitenin günlük yaşamın içine sokulduğu bir tutumu tüm ailenin benimsemesi gerekir. En basitinden, çocuğu arabayla değil de yürüyerek okula bırakmak ve asansör yerine merdivenleri kullanma alışkanlığı kazandırmak gerekir. Yatağını toplamak, kendi suyunu kendi almak gibi ev işlerini eğlenceli bir şekle sokup çocuğun da bu süreçlere katkıda bulunmasını sağlamak çok önemlidir. Hafta sonları ailece yürüyüş yapmak veya bisiklete binmek gibi aktivitelerin de yaşam tarzı haline getirilmesi gerekir.

Haberin Devamı

“Paketli gıdaları ilaçlar gibi saklayın”

Haberin Devamı

Obezite ve diyabetin en önemli nedenlerinden olan yanlış beslenme alışkanlıklarını nasıl değiştirebiliriz?

Öncelikle anne olmak üzere tüm aile bireylerinin sağlıklı beslenme alışkanlıklarını bilmesi ve uygulaması gerekir. Evde paketli ve hazır gıdaların bulundurulmaması, özel bir nedenle alındıysa da aynen ilaçlar gibi çocukların ulaşamayacağı yerlerde saklanması gerekir. Çocuğun ulaşabileceği yerlere atıştırmalık olarak mandalina, elma gibi meyveler, badem, ceviz gibi kuruyemişler ve havuç, salatalık gibi sebzelerin konulması önerilir. Ailelerin sağlıklı bir geleceğe dışarıdaki hızlı ve paketli gıdalarla değil, ancak evde pişen sağlıklı yemeklerle ulaşılacağını hep akıllarında tutması gerekir.