Prof. Dr. Tayfun Uzbay’la yeni kitabı “Görünmeyen Beyin”i konuştuk. Uzbay birçok ruhsal hastalıktan sorumlu olan beynin karanlık tarafının bu yüzyılın sonuna gelinmeden görünür olacağına inanıyor
Prof. Dr. Tayfun Uzbay’ın yeni kitabı “Görünmeyen Beyin” (Destek Yayınları) beynimizle ilgili en güncel araştırmaların popüler bir dille derlendiği kaynak bir kitap olarak raflarda yerini aldı. Uzbay kitabında beyinle ilgili doğru sandığımız yanlışları, ruh sağlığı hastalıklarındaki hızlı artışın nedenlerini ve bu sorunların tedavisine yönelik gelişmeleri anlatıyor...
- “Görünmeyen Beyin” diyerek neyi vurgulamaya çalışıyorsunuz?
Bilgi çağını yaşadığımız günümüzde beyinle ilgili kuşkusuz çok önemli gelişmeler oldu. Ancak bilemediğimiz çok şey var. Örneğin otizm, şizofreni, Alzheimer ve madde bağımlılığı... Buna karşın bilimsel araştırmalarla ümit verici sonuçlar giderek artıyor. Bu yüzyılın sonuna ulaşmadan görünmeyen beynin görünür olacağına inanıyorum.
- Dünya Sağlık Örgütü yakın bir gelecekte ruhsal hastalıkların dünyanın en büyük problemleri arasında olacağını açıkladı...
Günümüzde beynin işlevlerinin daha iyi anlaşılmasıyla ruh sağlığı hastalıklarının birçoğuyla ilgili tanı kriterleri genişledi. Global olarak tıptaki gelişmeler enfeksiyon hastalıklarının ve diyabet, hipertansiyon gibi birçok kronik hastalığın kontrol edilebilmesini sağladı. Bu da ortalama yaşam süresini arttırdı. Örneğin Alzheimer 1950’li-1960’lı yıllarda ciddi bir sorun değilken, yaşlanan nüfustaki artışla birlikte önümüzdeki 20 yılda en önemli hastalıkların başında gelecek.
-Yaşımız arttıkça beynimiz de yaşlanıyor mu?
Yaş aldıkça nasıl cildimiz kırışıyor, saçımız beyazlıyorsa kuşkusuz beynimizde de bir takım yapısal değişiklikler oluyor. Örneğin beyin yaşlandıkça küçülüyor ve yeni sinir hücreleri oluşturma yeteneği azalıyor. Ancak beynin yaşlanmasını yavaşlatmanın çok basit yolları var. Bunun için fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan faaliyetlerimizi artırmak ve somon gibi soğuk deniz balıkları, ceviz, sebze ve meyveler gibi beyin dostu yiyecekleri bolca tüketmek, bir de kaloriyi ihtiyaca göre belirlemek gerekiyor.
“Serotonin mutluluk hormonu değildir”
Prof. Dr. Tayfun Uzbay “Kitabımda doğru sandığımız yanlışları da aydınlatmaya çalıştım. Örneğin mutluluk hormonu olarak bildiğimiz serotonin aslında bir hormon değil, bir nörotransmitterdir (beyin kimyasalıdır). Serotonini artırarak mutlu olunabileceğini iddia edenler var. Ancak serotonini aşırı artırmak cinsel işlev bozuklukları, suça ve şiddete eğilim gibi sorunlara yol açabiliyor. Serotoninin fazla artması aşırı dozda LSD’ye benzer etkilere, kişinin halüsinasyonlar görmesine yol açıyor” diyor.
Aşkın gözünü kör eden oksitosin
Uzbay aşkın gözünün kör oluşunun da oksitosinden kaynaklandığını anlatıyor. Uzbay “Oksitosin aşık olmayla ve sadakatle ilgili bir hormon, ayrıca oksitosin karşınızdaki kişiye aşırı güvenmenizi sağlıyor. Ancak bu da mantıksız davranışlara neden olabilir. Örneğin aşık olduğunuzda aptalca riskler alıyorsunuz. Bir araştırmada burun spreyiyle oksitosin verilen kişilerin, verilmeyenlere göre daha verici oldukları, mesela kolayca borç para verebildikleri gösterilmiştir.”