Sistemin adı "yatırımcıyı uyutmak" olmuş. Öyle ya, bu sermaye piyasası bu hazin noktaya nasıl geldi?Çok basit. "Çağrıda bulunma" hakkının "çağrı muafiyetine" dönüşmesi keyfiyetinden. Diyeceksiniz ki bu çağrı meselesi neyin nesi? Bu işin ruhu ne?Gelin anlatalım. Efendim, siz bir hisse senedi almakla bir şirketle akit imzalıyorsunuz. Şirkete ortak olma kararını verirken sadece şirketin kârlılığına ve sermayesine bakmıyorsunuz. Aynı zamanda şirketin kurucu ortağı kim, büyük ortak ne yapar? Ne kadar düzgün bir yapıya sahip gibi temel kriterlere de bakıyor, ortak oluyorsunuz.Diyelim ki ortak olduğunuz şirketin büyük ortağı, sahip olduğu hisseleri bir başka şirkete satmaya karar veriyor. Şirketin hisselerini alacak yeni büyük patron, eski patronla hisselerle ilgili pazarlık yapıp satış işlemini gerçekleştirirken, aynı zamanda küçük ortak olan yatırımcılara da hisseleriyle ilgili teklif getirmek zorunda. Çünkü küçük ortaklar yeni patronun yönetim anlayışını sevmeyebilirler. İş kültürünü beğenmeyebilirler. O yüzden küçük ortaklar da hisselerini yeni patrona satma hakkına sahipler.İşte son günlerde sık sık duyduğumuz çağrı zorunluluğunun özü bu.Çağrı zorunluluğu, sermaye piyasasının sağlıklı işlemesi açısından çok temel bir gösterge. Gelin görün ki Türkiye'de kimse buna inanmıyor. İnanmayanlar kimler mi?Bu piyasadan milyar dolar çeken şirketler... Olacak iş mi? Olmaz ama oluyor. Sisteme bakın hele... İstisnanın kural, kuralın istisna olduğu sağlıksız bir yapıya dönüşmüş. Sermaye piyasasında banka hortumculuğunun yerini şirket hortumculuğu alıyor.Bu çok tehlikeli.Bu tehlikeye karşı sesini çıkarmayan, görevini yapamayanlar acaba neden susuyor? Öncelikle sorunun özü belli.Türkiye'de sermaye piyasasının gelişmesi gerekiyordu. 1985 yılından bu yana şirketleri sermaye piyasasına çekmek isteyenler, şirketlere imtiyazlar tanıdılar. Kısacası hepimizin altın hisse diye özelleştirme cephesinden izlediğimiz olay, aslında sermaye piyasasında birkaç şirket hariç tüm şirketlere verilmiş durumda.Hal böyle olunca, kâr dağıtma sorumluluğundan kurtulan, şirket satışlarında alıcı büyük ortakla anlaşıp genel kurullarda çağrı muafiyeti kararı çıkartanlar, sermaye piyasasının geleceğini yok ediyorlar.Kapitalizmin kalesinde 23 bankanın yarattığı tahribatta hisseleri pul olan yatırımcılar, bu kez çağrı muafiyetiyle tam anlamıyla yok ediliyorlar.Bu noktada durup SPK'ya soralım:"Bugüne kadar çağrı muafiyeti kararlarından kaçı kabul edildi? Kaçı kabul edilmedi? Acaba çağrı muafiyeti isteyen şirketlerle ilgili alınan kararlarda muhalefet şerhleri var mı? Varsa tablo ne? "Bu konu çok hassas ve önemli. Kimse sorunu tartışmak istemiyor. Kimse sorunun boyutlarını algılamak istemiyor.Biz, TEB'in çağrı muafiyeti aldığını biliyoruz. Turkcell'le ilgili çağrı kararını bekliyoruz.Ereğli ile ilgili olarak çağrı muafiyeti verildi. Daha sayacağımız çok şirket, açacağımız çok dosya var. Ama önce SPK'dan yanıt bekliyoruz. melihao@cnnturk.com.tr İmtiyazlı olmanın gücü