Kadıköy Moda’da, bir ara sokakta zeytin ve zeytinyağı satan küçük bir dükkân vardı. Sahibi Dilek Zorlu Hanım Edremit’ten zeytin ve zeytinyağı işleyip getirir, bu küçük dükkânda K-Olive markasıyla satardı. Geçenlerde baktık dükkânda rengârenk kutular yığılmış:
- Hayrola, bunlar ne?
- Bunlar nar ekşisi, dedi Dilek Hanım, bunları Güney Kore’ye ihraç ediyoruz...
- Ne güzel, demek ihracata başladınız... Peki ya şu kutular...
- Onlar da zeytinyağı kapsülleri...
Merakımızın arttığını görünce, Dilek Hanım gerisini anlattı... Güney Kore’ye zeytin ve zeytinyağı satarak ihracata başlamış. Peşinden kapsül içinde zeytinyağı ve çörek otu yağı satışı gündeme gelmiş. Dedi ki:
- Onlar yemeklerde kullanmıyor ama sağlığa yararını biliyorlar. Bu yüzden zeytinyağını kapsül içinde hap gibi içiyorlar. Aynen bizim balık yağı içtiğimiz gibi... Çörekotu yağı da aynı şekilde sağlık için tüketiliyor...
Kore’de insanlara günde iki kapsül zeytinyağı içmeleri tavsiye ediliyormuş. Dilek Hanım zeytinyağı ve çörek otu hapının Arap ülkelerinde de rağbet gördüğünü anlatıyor. Nar ekşisi Urfa’dan geliyormuş. Dilek Hanım bütün bunları küçücük bir dükkânda tek başına yapıyor...
Bir insan tek başına neler başarabilir? Dilek Hanım çok güzel bir örnek...
(Bilgi: d.zorlu@hotmail.com)
EKRAN ŞENLİĞİ...
Ekranlarda neredeyse hemen her akşam aynı manzara... Konuklar genellikle ikili, üçlü takımlar halinde karşı karşıya geliyorlar.. Bir tarafta iktidar sözcüleri... Karşılarında muhalefet yanlısı isimler.
Bir dostumuz manzarayı yorumluyor:
- AKP 16 yıldır iktidarda. Kimi belediyelerde 25 yıl başkanlığı ellerinde tutmuşlar. Buna rağmen ekranda AKP’nin icraatı, hataları, sevapları değil, CHP tartışılıyor. CHP’nin HDP’lilerden oy alma ihtimali “iş birliği, ittifak, PKK’yla kol kola girmek” gibi deyimlerle ifade ediliyor. CHP sorgulayan değil, suçlanan ve kendini savunma durumunda kalan parti oluyor... Amaç belli... HDP seçmeninin CHP’ye oy vermesini engellemek... CHP’nin kesin hatlı bir Güneydoğu politikasının olmaması kendini anlatmasını zorlaştırıyor...
UMUT
Oğlunun 25 yıl önce arkadaşı tarafından öldürülmesi üzerine UMUT vakfını kuran ve bireysel silahlanmaya karşı soylu bir mücadele veren Nazire Dedeman hayattan ayrıldı.
Haberin gazetelere yansıdığı gün internete de silahlanma çağrısı yapan bir mafya liderinin görüntüleri düştü. Ardından savcılığın soruşturma açtığı haberi geldi.
Seçim önceleri silahlanma çağrıları yapmak, ekranlarda silah teşhir etmek, iç savaş söylentileri yaymak neredeyse âdet haline geldi.
Bu tür söylentilerin seçmenin güçlü olan partiye daha fazla yönelmesini sağladığı biliniyor. Ancak demokrasiden uzaklaşmak siyasi partilere ve ülkeye uzun vadede mutluluk getirir mi?
Bu soruyu da sormak gerek... Nazire Hanım’a saygıyla...
ROMA
Roma hukukunda bir ilke var:
“İnjuriam ipse facias, ubi non vindices.”
Yani:
“Haksızlığa karşı çıkmazsan, kendin haksızlık etmiş olursun.”
Yapılan haksızlıklar karşısında susup oturmak...
Başını öte yana çevirmek... Seni kurtarmıyor...
Dahası...
Haksızlığa karşı çıkmazsan, kendine de haksızlık etmiş olursun... Vicdanın senden habersiz olarak ezilir, bilinçaltındaki mutsuzluğun senden habersiz olarak büyür. Haksızlık etme...
DUMAN
Lokanta ve kafelere sigara içilebilen bölüm açma fikrinin yanlışlığını yazdık... İki bölümü sigara dumanı sızmayacak şekilde ayırmak mümkün mü? Sigara ile savaşın öncülerinden Prof. Elif Dağlı’nın bu konuda güzel bir benzetmesi var... Diyor ki:
- Bir havuzun işenmesi serbest bölümü ile işenmesi yasak bölümü nasıl bir arada olmazsa... Aynı mekânda sigara içilen bölüm - içilmeyen bölüm ayrımı olması ve dumanın öte tarafa sızmaması mümkün değildir...