Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ankara Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Doğu Nebioğlu ve Prof. Serpil Nebioğlu’nun gönderdikleri mektup, YÖK’ü eleştirmekte zamanlama hatası yapan saf öğretim üyeleriyle ilgili... Okuyalım:
"Bizler de ilk kurulduğu günden beri, YÖK ve uygulamalarının yanlışlığını ve eksik yönlerini eleştiregeldik. Ancak bugün gelinen noktada yapılmak istenen, YÖK ve üniversitelerin daha demokratik, daha özerk ve daha çağdaş birer yapıya kavuşturulması yerine, bu ideal hedeflerin arkasına ustaca gizlenilerek, üniversiteleri tam anlamıyla AKP iktidarının kontrolüne almak ve daha sonra da kendilerine uygun kadrolaşma sağlayarak üniversiteleri "medreseleştirmekötir.
Üniversite sistemini irdelerken, özellikle de biz üniversite öğretim üyelerinin, özenle altını çizmesi gereken nokta şudur; YÖK ve mevcut üniversite düzeninin değişmesi ve gerçek anlamda çağdaş bir üniversite yapısının tesisi hepimizin özlemidir. Ancak bu özlemin gerçekleşmesi yolunda atılacak adımlar, şu sıra gündeme gelen ve arkasında karanlık ve farklı düşünceleri barındıran politik adımlarla asla bir araya gelmeyecek ve gelmesine de bizlerce izin verilmeyecektir."

Ruhunda gökkuşağı yoktur eğer gözlerinde yaş yoksa.



Devlet Bakanı Kürşat Tüzmen‘in bir iki ay sonra yerinde yeller eseceğe benzeyen Irak yönetimiyle Bağdat’ta ticaret bağlantıları yapması komik ve yanlış görünebilir.
Ancak madalyonun diğer yüzü de var...
AKP Hükümeti ABD’yi kızdırma pahasına Bağdat’ta barışı konuşmuştur.
Barışı sonuna kadar zorlamak şu günlerin en acil görevidir. Çünkü patlayacak savaşın (daha doğru deyimiyle katliamın) neresinde yer alırsak alalım bölgeyi ve bizi geçen Körfez savaşından da büyük yıkımlar bekliyor. Barış tek umudumuz...

Geçen Irak savaşında 1 koyup 3 alacaktık.
Savaş bittiğinde payımıza "3 adet Picasso tablosu" düştü...
Sonradan onlar da sahte çıktı, tıpkı "1 koyup 3 alacağız" vaadi gibi...



Meclis Başkanlık Divanı üyeleriyle, üst düzey Meclis bürokratları ve parti grup başkan vekillerine Meclis bütçesinden her gün üçer gazete alındığını... Tatil günleri bu gazetelerin Meclis’in arabaları ve elemanları ile üyelerin evlerine taşındığını... Astarın yüzü geçtiğini... Meclis Başkan vekili Yılmaz Ateş’in konuyu Başkanlık Divanı’nda gündeme getirerek eleştirdiğini geçen gün aktarmıştık.
Dün haber aldık ki... Uygulamaya son verilmiş... Memnun olduk. Tasarruf yolunda herkes bir adım atarsa çok adım atılmış olur...

Hayat bu, ya tozu dumana katarsın, ya da tozu dumanı yutarsın.

AKP yönetimi ve parti grubu Irak konusunda BM kararını beklemek eğiliminde. Ne var ki W. Bush’un BM kararını beklemeye ne sabrı, ne niyeti var. Silah denetçilerinin 26 Ocak’ta raporlarını vermesinden sonra BM’nin karar alması şubat ortalarını veya sonunu bulacak. Oysa ABD harekâtı sıcaklar gelmeden başlatmak istiyor. Ayrıca ABD’nin Yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi de BM kararına ihtiyaç duymuyor. Silah denetçileri kimyasal silah bulmuş bulmamış önemli değil. Yeni Ulusal Strateji gereği ABD kendisi için tehdit gördüğü ülkeyi vurma hakkını kendine vermiş durumda!
Yalnız Türkiye değil.. İngiltere, Fransa, Almanya... Müttefiklerin çoğunda iktidarlar ile taban arasında çatlamalar oluşuyor.
İngiliz İşçi Partisi’nin tabanı Tony Blair’i, BM kararı olmadan savaşa girildiği takdirde partiyi terk etmekle tehdit ediyor.
Fransız halkının yüzde 85’i savaşa karşı tavır alırken Cumhurbaşkanı Chirac’ın Fransız ordusuna "hazır ol" emri vermesi tepki uyandırıyor...
Peki örneğin Chirac neden halka rağmen ABD yanlısı tavır alıyor...
Çünkü ABD her ülkeyi bir biçimde tehdit ediyor... Eski CIA Başkanı James Woolsey’in 16 Eylül’de Washington Post gazetesindeki yazısına göz atalım:
"Fransa ve Rusya Irak’ta petrol şirketlerine sahipler ve çıkarları söz konusu. Eğer tavırlarını Saddam’dan yana koyarlarsa yeni Irak hükümetini onlarla çalışmaya ikna etmek neredeyse imkânsız hale gelecek."
Özetle... ABD’yi bu savaşta desteklemeyenler, elde edilen ganimetin paylaşımı sırasında dışarıda kalacaklar...
Türkiye üs ve limanlarını açmadığı, ABD’nin asker indirmesine izin vermediği takdirde Kuzey Irak’ta Kürt devleti sürpriziyle karşılaşacağı imasıyla tehdit ediliyor. Ya cinayete ortak olacaksınız, ya siyasi ve ekonomik krize aday...
Türkiye’yi ve dünyayı şu anda Saddam değil Bush tehdit ediyor. Hükümetler iki arada bir derede...

Tayyip Erdoğan, "Bizler hiçbir zaman gerilimin tarafı olmayacağız" demiş.
Gerilimin tarafı değil, nedeni oluyorlar zaten...