Melih AŞIK
Hürriyet'in dünkü manşetinde hayli devlet sırrı (!) dökülmüştü ortalığa...
Hanefi Avcı'nın,
"Yeşil denen adamın Antalya'da evi var. Karargah gibi evde MİT'çiler de kalıyor" sözleri üzerine Hürriyet muhabirleri Antalya'daki villayı bulmuşlardı. MİT'e 100 metre mesafedeki villayı
"devlet" yıllardır bulamazken,
Yeşil'in villasının yanındaki marketin sahibi olan hanım, gazetecilere;
- Yeşil'i mi arıyorsunuz?.. demiş,
onu iyi tanıyoruz. Birlikte ailece pikniğe gittik. Ama bulamazsınız...
Bu arada
Yeşil'in kullandığı telefonun Giresun Jandarma Komutanı Tuğgeneral
Veli Küçük üzerine kayıtlı olduğu ortaya çıktı. Telefonun faturasını Tuğgeneral
Veli Küçük son olarak 13 Şubat 1998'de ödemiş.
Yeşil bu telefondan Jandarma İstihbaratı'nı aradığı gibi, Macaristan'da
Mesut Yılmaz'ı yumruklayanları da aramış.
Abdullah Çatlı, casinocu
Topal, Sami Hoştan, Sedat Peker gibi isimler de bu telefondan
Yeşil'i aramışlar...
Bu verilerden hareketle... Söyleyin bakalım
"temiz devlet" ilkesine varabilmek için daha kaç kilometre yol katetmek lazım...
***
Eski Jandarma Genel Komutanı
Teoman Koman geçenlerde NTV'de beş gazeteci arkadaşımızın sorularını yanıtlarken,
"Abdullah Çatlı ile görüştüğü saptanan Eski Kocaeli İl Jandarma Komutanı Albay Veli Küçük hakkında neden soruşturma açılmadı?" sorusuna şu yanıtı vermişti:
- İşlem yapılmadı değil. Uzun araştırmalar yapıldı. Bir seferinde
"3 kontür" konuşulmuş. Bir kontür, 4 veya 6 saniye olduğuna göre, toplam 12 - 18 saniyelik bir görüşme yapılmış. En uzun görüşme 30 saniye. Bu kısa süre zarfında ya
"Albay'ın orada olup olmadığı" sorulur, ya da
"O iş tamam!" gibi bir parolayla kendisine bilgi verilir. Ama unutulmaması gereken birşey var: O sırada
Veli Küçük senelik iznini kullanıyor. Yani Kocaeli'de değil. Sonuçta bu kadar bilgiyle, değil bir general, herhangi biri hakkında bile işlem yapılamayacağı kanaatinde olduğumu bildirdim...
Koman böyle derken
Kutlu Savaş, raporunda
Veli Küçük'ün diğer konuşmalarına değiniyor;
"Sadece Sami Hoştan'
la yedi ayda 34 kere görüşmüştür" diyordu.
***
Genelkurmay'ın geçen yıl verdiği laiklik brifinglerine katılan hukukçular Ordu'nun Anayasa'ya, hukuka, ülkenin aydınlık geleceğine olan bağlılığını dakikalarca ayakta alkışlamışlardı. Susurluk'la bağlantılı karanlıkların aydınlanması konusunda aynı titizlik, aynı hukuka bağlılık bekleniyor Ordu'dan... Bir güven aşınması, üzüntülü bir gelişme olacaktır zira...
"Hükümet, tepesinden su alan tek tekne modelidir" diyor
James Reston... Ne doğru söz... Denizdekilerin aksine, siyasetteki teknelerin tabanı değil, tavanı su sızdırır... Tıpkı
Mesut Yılmaz Hükümeti gibi... Üç lider,
Yılmaz, Ecevit ve
Cindoruk toplandılar... Erken seçime gerek olmadığını söylediler.
Erken seçim lafını ortaya atan kimdi... Yine kendileri... Geçen hafta ANAP gurubunda
"Erken seçim dahil herşeyi tartışmalıyız" diyen
Mesut Yılmaz' dı... Ve son olarak seçim tavsiye eden de ANAP Başkanlık Divanı...
Bülent Ecevit zirve sonrası yaptığı açıklamada:
"Uyum içindeyiz" dedi.
Peki uyum içinde olmadıkları havasını kim yarattı.
Yine kendileri...
Mesut Yılmaz Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra, 4 Şubat 1998 tarihinde YÖK'e gönderdiği genelgede:
"kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personelin kılık kıyafetlerinin yöneticiler tarafından sürekli kontrolünü, aksine davrananlara gerekli cezai müeyyidenin uygulanmasını" istiyor.
Bu genelge Milli Eğitim Bakanı ve İstanbul Üniversitesi Rektörünce uygulamaya konulunca bu defa
Mesut Bey çarkediyor, yardımcıları
Hikmet Uluğbay'a yükleniyor...
Söylediği sözün birkaç haftadan fazla ömrü yok
Mesut Beyin...
"6 ay zam yok", deyip bir hafta sonra çarkettiği gibi...
"Seçim yok" sözünü de bir hafta sonra tersine çevirebilir. Zaten üçlü zirveden çıkan "erken seçime gerek yok" mutabakatı da öyle görünüyor ki, erken seçim dedikodularının piyasada yarattığı karmaşayı gidermeye yönelik... Sorunların yarattığı dalgaları aşamayan Anasol gemisi tepesinden su alıyor özetle... Erken seçim bu tekneyi tamir eder mi? Bir şartla eder... Eğer ANAP, talancının, vurguncunun, düzenbazın değil halkın partisi olmak yönünde 180 derecelik bir politika değişikliği yapabilirse... Eder... O da mümkün görünmüyor.
Siyasal Bilgiler Fakültesi 1964 girişliler, 7 Mart cumartesi akşamı saat 19:30'da Ankara Palas'ta toplanıyor. Gecenin 5 milyon TL olan ücretinin önceden İş Bankası 4214 0941381
Nedret Uluğbay hesabına yatırılması...
Ve geceye katılacakların "Sen beni hep mazideki halimle mi tanırsın", "Saçların neden beyazlanmış arkadaş", "Gelecek günler var daha" gibi şarkılara çalışarak gelmeleri hassaten rica edilir...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr