New York Times gazetesi Türk Hükümetinden "Islamic Government" yani "Islamcı Hükümet" diye söz ediyor. Fransız basını "Democrates Islamistes" adını yakıştırıyor... Başbakan Gül, Türkiye’yi "Demokrat müslüman ülke" diye tanımlıyor.
Eskiden "Demokratik ve Laik Türkiye" idi adımız.
Artık "Müslüman ülke"...
Anayasa ve sistem değişmeden rejimin adı değiştirildi.
"Laik Türkiye" den "Müslüman Türkiye" ye geçiş AB ve Batı ile bütünleşmemizi kolaylaştırır mı, zorlaştırır mı? Ne dersiniz?
Komutanların Bülent Arınç’ı ziyareti çok kısa sürmüş. Demek bakışlar her şeyi anlattı, söze gerek kalmadı.
Denizlispor, geçen yıl iki maçta da Fenerbahçe’yi yenmiş olup kadrosunda Edmilson, Jununho gibi yıldızları bulunduran güçlü Lyon ile berabere kaldı. Gazeteler Denizli sıradan bir takımla oynamışcasına ilgisiz...
Spor sayfaları Denizli’yi Sparta Prag zaferinden sonra da görmezden gelmişti.
Medya destek olmazsa, haberini bile vermezse Anadolu futbolu nasıl kalkınacak?
Alkışsız başarı sürer mi?
Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan ülkelerin başında Almanya geliyor. Neden?
Galiba bizi en yakından tanıyan onlar da ondan...
Kopenhag’dan çıkacak kararı merak ediyor musunuz? Le Monde gazetesinde Claire Trean bir Fransız diplomata atfen Kopenhag’dan çıkacak kararı yazıyor:
- Önce tam üyelik görüşmelerinin başlaması için tarih verilecek. Bu tarih 2004’ten daha geç olmayacak.
- Bu süre içinde Türkiye uyumda başarılı olursa müzakereler başlayacak. Eğer her şey yolunda giderse Türkiye 10 veya 15 yıl içinde üye olacak...
Yani üyeliğimiz (her şey yolunda giderse ve Le Monde’un haberi doğru çıkarsa) 2014 veya 2019’da...
Yitirdiğimiz değerli şairin "Bizden sonra" adlı şiiri...
Haydi burda öl dediler bana/ ölmek istemiyorum demedim/ Demedim ama/ şimdi bilmek istiyorum/ Toprak gene bizim zamanımızdaki gibi mi sürülecek?/ Tezgah başında çalışırken/ Gene denizde, güneşte mi kalacak adamın aklı?/ Biz nasıl olsa öldük / Artık ne çiçek koklamak/ Ne de ötekine berikine içerleyip/ Rakıya sarılmak var bizim için/ Hiç hiçbir şey kalmadı.
Bari bizden sonra ne olacağını bilsek...
Washington’dan mesaj... Washington’un raporu.
Dünkü gazetelerde bu tür başlıklar görünce hemen ilgilendik. Çünkü Washington Türkiye’nin Irak’ta cephe açması için Ankara’ya baskı yapmaya hazırlanıyor.
Ne var ki bizim gördüğümüz başlıklar ABD’nin başkenti Washington’la ilgili değil, kalp rahatsızlığı çeken Fenerbahçeli Washington’la ilgiliymiş.
Basınımız ABD başkenti Washington’da hazırlanan planlarla daha az ilgiliydi.
Oysa durum ciddi. Washington Türkiye’nin sıkışık durumundan istifade bizi Irak cephesine sürme niyetinde. Wolfowitz ve Grossman o amaçla geliyorlar.
Bütün dünyanın lanetlediği bu petrol savaşına bulaşmayı bizim Genelkurmay hiç istemiyor. Peki Hükümet’in kafasında ne var?
Güler Kömürcü Habertürk sitesinde yazıyor:
- 19 Temmuz 2002’de... Türkiye, DSP’den istifa haberleri ile sarsılırken Abdullah Gül sessiz sedasız Washington’a geldi ve Abromowitz, Grossman gibi isimlerle çok özel toplantılar yaptı...
Bu toplantılarda ne konuşuldu, ne tür sözler verildi?
Bilemeyiz. Ancak hatırlanacağı gibi Türkiye açık açık BM Güvenlik Konseyi izni taşımayan bir operasyona destek vermediğini açıklamıştı.
BM’nin onay verdiği bir operasyonda zaten ABD’nin Türkiye’ye ihtiyacı olmaz.
Wolfowitz belli ki bizi BM onayı olmayan bir operasyona katılmaya zorlayacak.
Genelkurmay ve Hükümet’in ABD karşısında direnmesini kolaylaştırmak için sivil tepki ortaya koymalıyız. Kamuoyu yaratmalıyız.
Wolfowitz Türkiye yolundayken ABD yine yardım masallarına başladı. Dışişleri Bakanı Powell dün ağzımıza bir parmak bal çaldı. Bu tür enayi tuzaklarına kanmamalıyız...
Bankası batan Murat Demirel’e devlet tarafından ayda 2.5 milyar lira maaş bağlanmış. Sırada Üstün Hizmet Madalyası var...
Haldun Ertem