Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Milletvekili lojmanlarının ticaret merkezine dönüştürülmesi kararlaştırılmış... Adı, Türkiye Ticaret Merkezi olmuş... Pazarlama ve satış işi de "Reha Medin Emlak Hizmetleri" diye bir özel şirkete verilmiş.
     Peki, niye başkası değil de Reha Medin? Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, dün düzenlediği basın toplantısında bu soruya inandırıcı yanıt veremedi. Söylediği;
     - Bürokrat arkadaşlarımız bakmış, değerlendirmiş, en iyi koşulları bu şirketin teklif ettiğine karar vermiş.
     Oysa, daha sonra salondaki Reha Medin'in kendi ağzından öğreniliyor ki, iş neredeyse doğrudan kendisine verilmiş. Sebep?
     -Efendim, buranın bir ticaret merkezine dönüştürülmesini teklif eden tek kişi benim de ondan... Fikrin sahibi ben olduğum için...
     - Acaba Tayyip Bey'le iş ilişkiniz oldu mu?
     -Tayyip Bey Belediye Başkanı'yken 7 bin konutun pazarlaması işini de ben yapmıştım.
     - Ya Ülker Grubu'yla ilişkiniz?
     - Gayrimenkullerinin değer tespitini yaptım.
     Bu iktidar ne ekonomide, ne iç ve dış politikada bir varlık gösteriyor... Öncelikli uğraşları devletin imkânlarını paraya dönüştürüp yandaşlarının cebine doldurmak... Ve Cumhuriyet'i aşındırmak... Bakalım nereye varacaklar?
     
     Dünyayla arandaki savaşımda dünyanın yanında ol.
     İstanbul Anakent Belediyesi kent bilinci konusunda kampanya açtı. Yayımlanan kitapçıktaki önsözde Belediye Başkanı Müfit Gürtuna yurttaşları "kenti sahiplenmeye ve korumaya" çağırıyor...
     Biz de buna uyuyor, kendilerine sesleniyoruz:
     - Sayın Başkan, Moda'ya gereksiz bir tramvay yatırımı yaptığınız gibi sahili öldüren otoyol projesiyle ilgili sorulara ve davetlere yanıt vermiyorsunuz. Son olarak Kadıköy'de (başka yer yokmuş gibi) iki iskele arasına 50 metre uzunluğunda sözde sağlık taraması amaçlı bir çadır kurdunuz, denizi kapattınız. Peki biz bu kenti size karşı nasıl savunacağız?
     
     TBMM'den tezkere çıkarttık.. Kırmızı çizgiler çizdik. Güneydoğu'ya asker yığdık... Tankların motorunu çalıştırdık... Peşmergeler Musul ve Kerkük'e girerse müdahale ederiz dedik... Peşmergeler Musul ve Kerkük'e girdi. Durduk. Neden? Amerika önümüzü kesti de ondan. Peki şu işi baştan düşünseydik, Amerika'nın izni olmadan bu işe girişemeyeceksek bu kadar yüksekten atmasaydık ne olurdu? Şu ki; saygınlığımızı ve caydırıcılığımızı yitirmemiş olurduk...
     Caydırıcılığımızı yitirmemiş olsaydık bugün siyasal ve diplomatik girişimlerde elimiz çok daha güçlü olurdu...
     
     Kapılmış gidiyoruz Amerika rüzgarına... Bu yüzden kâh tatsız sürprizler, kâh çaresizlikler yaşıyoruz...
     Peki ne yapalım?
     - Türkiye dış siyasetini Avrupa ile dengelerse daha güçlü olur...
     Bu sözlerin sahibi Prof. Baskın Oran dostumuz ekliyor:
     - Dünya siyaseti geçmişte Sovyetler Birliği ile dengeleniyordu. Bugün ise denge unsuru olarak Avrupa var... Türkiye Avrupa ile yakınlaşarak dış siyasetini ABD - Avrupa dengesi üzerine oturtmalı.
     - Peki ne yapmalı? Örneğin ikinci tezkere reddedilince Avrupa'dan ekstra bir yakınlık görmedik. Bu da belki Ankara'nın cesaretini kırdı...
     - Avrupa bizi alkışlarsa kendisinden üyelik vesaire isteyeceğimizi düşünebilir. O yüzden Avrupa'ya yakın bir gelecekte tam üyelik ısrarında bulunmayacağımızı söylemeliyiz. Bu mesaj Avrupa'yı rahatlatır, bizi desteklemesini kolaylaştırır...
     - Amerika'nın tavrı ne olur?
     - Eğer alternatifiniz varsa dış politikada adam yerine konursunuz. Eğer Avrupa alternatifini ve desteğini canlı tutarsak ABD bize daha çok saygı gösterir... Aksi takdirde şimdi olduğu gibi çantada keklik olarak görür, öyle davranır...
     Kaldı ki ABD'nin kuyruğuna takılmamız bir yandan da Avrupa'yı bize karşı soğutuyor. Sonuçta tek taraflı politika iki taraflı kayba yol açıyor.
     
     Irak'ın zaptı ve işgali tamamlandı... Sıra geldi demokrasinin tesisine!
     Peki acaba Irak'ta demokrasi mümkün mü?
     Stanford Üniversitesi'nden Larry Diamond diyor ki:
     - Irak'ta demokrasinin önkoşulları mevcut değil... Mesela girişimci bir orta sınıf yok. Serbest seçim deneyimi yok... Özgür basın yok. Açık ekonomi yok... Bunlar olmadan demokrasinin tesisi mümkün görünmüyor. Daha da tehlikelisi... İktidar yarışı başladığı anda ülkede Kürtler ile Araplar, Sünniler ile Şiiler arasında bir iç savaşın başlaması çok mümkün görünmekte...
     Irak'ın geleceğinde demokrasi yerine kaos görünmekte...