Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Dün bu köşede Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Birleşik Kamu İş Federasyonu çağrısıyla bir araya gelen demokratik kitle örgütlerinin önümüzdeki pazar günü Ankara Tandoğan Meydanı’nda başkanlık sistemine karşı “Cumhuriyetimiz ve Parlamenter Sistem için Halk Buluşması” adıyla miting yapacaklarını duyurmuştuk.
Bugünkü duyurumuz... Ankara Valiliği söz konusu mitinge izin vermedi. Gerekçe mi? İster inan ister inanmayın, şöyle:
“İl Emniyet Müdürlüğü’nün ilgili yazısıyla terör örgütlerinin bu tür toplantılara yönelik eylem istihbaratını bildirmesi nedeniyle bahse konu toplantının yapılması kamu düzenliği, esenliği, güvenliği açısından uygun görünmemiştir...”
Bu arada biz de Ankara Valiliği’ne bir haber verelim; mitingin düzenleyicileri evet, yasak kararına uyacaklar, miting yapmayacaklar ama aynı gün aynı saatte Tandoğan’da toplanıp Anıtkabir’e yürüyecekler.
***
Aslında başkanlık sistemini halka anlatmak (tabii anlamak isterse) çok da zor değil... Bugün uygulamadaki OHAL sistemi neyse Türk Tipi Başkanlık sistemi odur. Meclisi olacak, bazı yasaları çıkartacak, ancak başkan, kanunlara ve anayasaya uyma şartı olmayan kararnameler çıkartarak istediği düzenlemeyi yapabilecektir. Bu kararnamelere hukuk yoluyla itiraz etmek ya da düzeltmek mümkün olmayacaktır. Türk Tipi Başkanlık dünyada benzeri olmayan sürekli bir “Olağanüstü hal” düzeni gibidir.

Kara kutular!...

CHP Milletvekili Aytun Çıray’ın Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın 15 Temmuz Komisyonu’na çağırılarak dinlenilmesi israrı sürüyor. Çıray komisyon konuşmasında Hulusi Akar’la ilgili olarak diyor ki:
“MİT’e bir binbaşı tarafından yapılan ihbarın kendisine MİT Müsteşarlığı tarafından iletilmesinden itibaren... Türkiye hava sahasının tüm uçuşlara kapatılması gibi tedbirler alması gayet anlaşılır bir şeydir.
Ancak meselenin anlaşılır olmayan ve 15 Temmuz’un asıl karanlık ve şüpheleri çeken cephesi bu olağanüstü tedbirlerin başka diğer olağanüstü tedbirlerle desteklenmemesidir.
Çünkü Orgeneral Akar’ı tüm Türkiye’nin hava sahasını kapatmaya sevk eden bu ciddiyetteki bir ihbarı, bir dizi koordineli tedbirin izlemesi gerekirdi. Yani konunun Cumhurbaşkanı ve Başbakan ile hiç zaman kaybetmeden paylaşılması şarttı.
Örneğin; Kuvvet ve Ordu Komutanları derhal görevlerinin başlarına davet edilerek bir kriz yönetimi gerçekleştirilseydi, bu kalkışma 246 vatandaşımızın hayatını kaybetmesine yol açmadan bastırılabilirdi.
Bu konudaki sıcak gazetecilik çalışmaları ve bizzat Akar’ın ifadesi, burada dinlediğimiz misafirlerin ifadeleri bu gerekliliği yerine getirmek için yeterli zamana sahip olunduğunu göstermektedir. O halde bu süre neden kullanılmamıştır?”
Tabii aynı soru MİT Müsteşarı Hakan Fidan için de geçerli? Neden zamanında Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ı uyarmamıştır?

EVET

Ankara Valiliği’nin Atatürkçü Düşünce Derneği, ÇYDD ve Birleşik Kamu İş Federasyonu çağrısıyla pazar günü Tandoğan’da düzenlenen buluşmayı yasaklaması birkaç yönden ilginç.
ADD Başkan Yardımcısı Uluç Gürkan diyor ki:
- Eğer buluşmayı “Başkanlığa evet” adı altında düzenleseydik tabii herhangi bir yasak söz konusu olmayacaktı...
- Bu yasaklama devletin Ankara’nın göbeği sayılan Tandoğan’da bile güvenliği sağlayamadığının itirafıdır.
- Bu yasaklama eğer referanduma gidilirse o kampanya döneminde nasıl bir tavır izleneceğinin de göstergesidir...
Özetle... Demokrasi dediğimiz mevcut sistemin son görüntüsü hiç iyi değil!

“Milli uçak yapıyoruz, milli otomobil yapıyoruz”
diyen iktidar önce yurt yapsa da
çocuklar tarikatların uydurma yurtlarında yanmasa!

Akif Kökçe

ÇYDD

Haberin Devamı

Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği önümüzdeki salı günü Aladağ’a bir heyet gönderiyor. Dün yapılan açıklamada deniyor ki:
- Eğitim bir insan hakkıdır. Devlet, herkes için, yeterli sayıda, yeterli donanıma sahip eğitim tesisi yaratmak zorundadır. Özellikle zorunlu eğitim çağındaki yoksun, yoksul aile çocuklarının eğitiminden devlet sorumludur.
Devlet bu görevini başka hiçbir kuruluşa devredemez. Son 14 yılda kişi ve kuruluşlara ait öğrenci yurtlarının sayısındaki yüzde yüzü aşan artış, devletin bu görevini tarikat, cemaat vb. adlar altındaki topluluklara aktardığını gösteriyor.
Adana Aladağ’da, 11 çocuğumuzun “yurt” adı altındaki bir barınma yerinde yanarak can vermesine sessiz kalmayacağız.