Profesör Emre Kongar'ın "21. Yüzyılda Türkiye" adlı hacimli eserinin 690'ıncı sayfasından bir alıntı:
     Â"...Demokrasi konusundaki asıl sorun bütün partilere egemen olan bir yaÄŸma kültürünün topluma demokrasi diye yutturulmaya çalışılması ve yaÄŸma olasılıklarıyla gözleri dönmüş olan bireylerin ve özel teÅŸebbüs kurumlarının buna seslerini çıkarmamasıdır..."
      Doğrusu kısa ama özlü bir tespit..
      Başbakan Mesut Yılmaz geçen hafta Bodrum tatilinde bunun çok açık ve net bir örneğini sergiledi. İSKİ de aynı sistemin bir başka örneği idi.
      Oyun basit. Siyasetçi kendi yandaşı müteahhitlere iş yaratıyor. Kimine hazine arazisi armağan ediyor. Kimine orman alanını peşkeş çekiyor.
      İşadamı da havadan gelen paraların karşılığında siyasi partiye para yardımı yapıyor. Özel uçağını tahsis ediyor, yatında gezdiriyor veya seçim zamanı masraflarını karşılıyor. Al gülüm ver gülüm...
      Neticede siyasette ve iş hayatında birtakım adamlar, halkın parasını yağmalayarak haketmedikleri parasal ve siyasal irtifalara erişiyorlar.
      Ve Mesut Bey'in Bodrum'daki serüveninde olduğu gibi, oyun artık açık oynanıyor. Emre Kongar'ın dediği gibi... Belki de bu yağma düzeninden pay kaparım hevesiyle... Toplum olup biteni fazla yadırgar görünmüyor.
      İlginçtir... Bodrum'da Mesut Bey'in (Nurol gibi sabıkalı bir kuruluş dahil) yandaş müteahhitlerle içli dışlı ilişkiler sergilemesinin üzerinde hemen hiçbir meslektaş durmadı. Parası işadamı ile siyasetçi arasında pay edilen halkımız da pek oralı görünmüyor. Anlaşılıyor ki, "yağma kültürü", toplumda var olan pekçok değer yargısını bastırmış. Ve öyle bir iştah yaratmış ki, hiç kimse bu furyada kendi geleceğinin de yağmalandığını görememekte... Eyvah...
      Bodrum'da yaşayan bir dostumuz dün telefonda Başbakan'ın tatil serüvenine ilişkin yazımıza teşekkür ettikten sonra;
     Â- Ancak, diyor, bence BaÅŸbakan'ın Halikarnas Disco'ya gidip Ä°brahim Tatlıses'i dinlemesi Nurol'a ait Oasis Ä°ÅŸ Merkezi'ni açmasından daha vahim bir olaydı...
      Acaba neden?..
      Dostumuz, bu soruya sağlıklı bir yanıt bulabilmemiz için ANAP'tan önceki gün istifa eden Bodrum Belediye Başkanı Tuğrul Acar'la konuşmamızı öneriyor. Konuşuyor, meseleyi öğreniyoruz...
      Bodrum'un Kuşadası veya Marmaris misali yozlaşmaması için titizlik gösteren, kaçak yapılaşmayla elinden geldiğince mücadele eden Başkan Tuğrul Acar, bir süre önce Muğla Valiliği'nin talimatına da dayanarak, kaçak iskeleleri yıkmaya başlıyor. Hepsini tek tek yıkıyor. Sıra Halikarnas Disco'nun önündeki özel iskeleye gelince birden Ankara devreye giriyor. Daha önce kaçak iskelelerin yıkılması için talimat veren Muğla Valiliği bu defa Belediye zabıtalarının karşısına polisi çıkartarak yıkıma engel oluyor.
      Başkan Tuğrul Acar dünkü konuşmamızda;
     Â- Halikarnas Disco ayrıca Hazine'ye ait bir yeÅŸil alanı iÅŸgal etmiÅŸ durumda. Bu arada yaptıkları inÅŸaatlarda Belediye'den izin almaya da gerek görmüyorlar, kendilerini bu ülkenin yasalarıyla baÄŸlı saymıyorlar, diyor...
      Hal böyleyken Başbakan Mesut Yılmaz'ın Halikarnas Disco'ya giderek İbrahim Tatlıses dinlemesi, eşi Berna Yılmaz'ın kaçak iskeleyi kullanarak Halikarnas yatıyla gezintiye çıkması, Halikarnas Disco'nun sahibi Süleyman Demir'in daha sonra bir yemekte Başbakan ailesiyle birlikte olması... Yalnız Belediye Başkanı'nı değil, diğer Bodrumluları da üzmüş...
      Peki Tuğrul Acar'ın ANAP'tan istifasının sebebi bu mu?
     Â- Hayır, diyor BaÅŸkan, daha ziyade ANAP Bodrum Ä°lçe teÅŸkilatının bana cephe alması, yardımcı olacak yerde sürekli yıpratmaya çalışmalarıdır sebep...
      Bu niye?
      Açıkçası... ANAP İlçe Teşkilatı Bodrum'u korumaya değil, altüst edip paraya dönüştürmeye niyetli kişilerin elindeymiş... Başkan'ın korumacı yaklaşımından rahatsızmış ANAP'lılar:
     Â- Düşünün ki, Ä°lçe Yönetim Kurulu üyelerinin hemen tamamının kaçak evi var, diyor, ayrıca bütün vakitleri atama kulisiyle geçiyor. Çok iyi bir baÅŸhekimimiz vardı. Onu yolladılar. Åžimdilerde de Kaymakam ve Emniyet Müdürü'nü tayin ettirip yerine kendi tuttukları isimleri getirmek için uÄŸraÅŸ veriyorlar.
      Olayın özeti... İktidar partisi ANAP... lideri ve teşkilatıyla, yasaların ve hukukun yanında değil... Karşısında yer tutuyor... İşte esas vahim olan bu...
      Hafta sonu TV'de "Çarkıfelek" programı... Birbirinden alımlı üç hanım kızımız yarışıyor... Meğer son güzellik yarışmalarından birinin "kraliçesi" ve "nedimeleri" imiş... Çark dönüyor; sesli ve sessiz harfler peşpeşe sıralanıp tahminler yapılıyor... "Tarihi bir yer" sorulmuş bu defa... Ve o ana dek şu harfler çıkmış:
      P*YER / LOT* / KAHVES*
      Güzellerimiz kararlı... Bulacaklar:
      "Payer Lotu Kahvesi!.."
      "Piyer Lotu Kahvesi!.."
      "Payer Lote Kahvesi!.."
      "Piyer Lote Kahvesi!.."
      "Piyer Lota Kahvesi!.."
      Sonunda... "deneme - yanılma" yöntemiyle söz konusu yerin "PİYER LOTİ KAHVESİ" olduğu anlaşılıyor.. Sunucu Mehmet Ali Erbil de, güzel kızlarımızın (sanılanın aksine) son derece kültürlü olduklarını anımsatıp herkesi rahatlatıyor...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr